Siyasetçiler için iktidar olmak çok önemli olmadı…

Çünkü iktidara gelenin gitmek istememesi, bunun çok önemli bir göstergesi.

İktidarsızlık, yani koltuktan kalkmak kimileri için çok ama çok kötü bir duygu olmalı…

Kaybetme duygusu…

Hani yaşlandıkça kaybedilenden bahsetmiyorum.

İktidar koltuğunu kaybetme korkusu…

Son 24 yıldır yaşadıklarımızı bir düşünsenize…

Sayın Erdoğan koltuğu kaptırmamak için nasıl mücadele ediyor.

Bu rahmetli 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in fötr şapkasını kapıp kaçanı kovalaması gibi değil…

Demirel büyük bir ihtirasa sahip değildi…

Gidip geldi, gidip geldi ama hiçbir zaman rakiplerine komplo kurmadı.

Hele tuzak kurma gibi bir şark kurnazlığına hiç yanaşmadı…

Halk “gel” dedi geldi…

“Git” dedi gittiydi.

Ama askeri darbelerle gidişleri hiç içine sindiremedi…

Buna bizzat tanık olduk, çevresindekilere söyledi de…

AKP iktidarı ve bu iktidar gücünün sahibi Sayın Erdoğan ise 24 yıla rağmen koltuğu bırakmak istemiyor.

Üstelik yasa ve Anayasa’ya rağmen…

Üçüncü defa seçilebilme yolu tıkalı olduğu halde bu yolu bir şekilde aşmak istiyor.

İktidarını sürdürebilmek için İstanbul Belediye Başkanı seçilen 5 yıl koltuğunu koruyan İmamoğlu’na hani “siyasi tuzak” kuruldu dedirtiyor ya…

Bu tuzak geçtiğimiz Mart ayında değil, İmamoğlu İstanbul Belediye Başkanlığını ilk defa kazandığı gün kendisine “tuzak” kurulduğunu hiç kimse fark etmemiş gibi…

Cumhurbaşkanı ve Saray kurnaz kadrosunun bu planı bilerek-isteyerek ve kimseye sızdırmadan hayata geçirmesi, yolsuzluklara yol verilmesi, ihaleler ve büyük harcamalar için araya AKP ajanlarının sızdırılması neden planlanmış olmasın?

Şimdilerde anlaşılıyor ki, dönemin İçişleri Bakanı Soylu da bu “tuzak” planın bal gibi içindeydi.

Ve plan sanırım gizlice hayata geçirildi.

Ama bilerek, yani plan gereği her türlü usulsüzlüklere yol verilerek, ne İçişleri Bakanlığı müfettişleri, ne de Sayıştay gibi resmi kurumlar “yolsuzluk iddiası” konusunda bilerek ve isteyerek devreye sokulmadı.

Kurulan tuzak her türlü yolsuzluk ve usulsüzlüklere özendiriciydi ve ucu açıktı.

Önemli olan iz sürme-belge toplama, hatta belediyede yetkili durumdakilere “şirin görünme” taktikleri uygulanmış olabilir.

Bu söylentilere dayanan belge ve bulguların herhangi bir savcıya verilmesi neden mümkün olmasın ki…

Adaletin hatırı sayılır düzeyde yıpratıldığı bir dönem yaşanıyorken…

Cesur, yürekli, tarafsız bir savcı “ithal” edilecek değildi ya?

Elini kolunu sallayarak dışarda dolaşan ve AKP ile CHP’li belediyelerden bol keseden ihale alan müteahhit Aziz İhsan Aktaş vak’ası bize tuzakla ilgili ipuçlarını vermekle kalmıyor, Bu kişinin AKP’li belediyelerden aldığı ihalelerin hiç birinin araştırma konusu yapılmaması da tuzak kuşkularını arttırıyor.

Ama CHP kurmayları ve avukatları her nedense beş yıl önce kurulma ihtimali yüksek bu tuzağın ipuçlarını hala yakalamış değiller.

Bu sadece taraflı olduğu iddia edilen savcı meselesi de değil…

Tuzağın açığa çıkarılamaması gibi bir tablo neden akıllara getirilemedi?

Çok yazık…