Onları da analar doğurdu.

İçtikleri su, yedikleri ot, et yaradı.

Adam, insan kılığında el içine çıktı her biri.

Herkesten farklıydılar.

Bu farklılıkları gözünden kaçmadı yazarların, çizerlerin.

"Neydi o farklılıkları?" diyeceksiniz.

Şeytan tüyü vardı yüzlerinde.(*)

Aziz Nesin yazdı,

Kemal Sunal beyazperdeye taşıdı.

Tiyatro oyuncuları salonlarda, sahnelerde oynadı.

Halk, daha yakından tanıdı.

Sonra?

Aziz Nesinlerin de Kemal Sunalların da öngöremedikleri, bizlerin de önceden göremediğimiz bir şey oldu; halk sevdi, baş tacı etti onları.

Siyaset sahnesine çıkan bir daha inmedi.

Ölenin yerini oğlu, kızı aldı.

Onların yaşam alanları itibarımızın ölçüsü oldu. Evi bile olmayan halk, onları kuş tüyü yataklara beledi. 

Yeni bir dünya oluştu.

Gide gide bu yeni dünyaya alıştı halk.

Yırtığını da (d)iksen uyanmaz oldu uykudan.

Derin uykulara daldı halk. Uyuduğunu, uyutulduğunu anlamadan yaşamaya başladı.

Mutluydu.

Bu mutluluğun mimarı oldu onlar.

19 Mayıs 1919'da Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'dan bakınca  gördüğü genel görünüm bugün yok.

O günlerin iç düşmanları, dış düşmanları, o günkü kahramanların öncülüğünde yurttan atıldı. Kalanlar ise inlerine çekildi. Fabrikalar, tren yolları yapıldı. Çağdaş eğitimle tanıştı okullar.

Bugün görünen genel görünüm ise büyük ölçüde bugünkülerin eseri.

1919'larda 13 milyon olan nüfusumuz şimdilerde 85 milyon oldu. O zamanlar iç düşman da belliydi, dış düşman da.

Şimdilerde düşman kim belli değil. At izi it izine karışmış. Kimler uyuşturucu baronu, kimler kanlı katil onu da bilemiyoruz. Dünkü İç İşleri bakanı İstanbul Belediyesi'nde yüzlerce terörist olduğunu açıklamıştı, bugün, "O siyaseten söylenmiş bir sözdü." diyebiliyor.

Günümüzde 16 milyon çalışanın %65'inin maaşı asgari ücret(!)

Ülkede TÜİK'e göre %9 (!) işsizimiz var. Depreşen eğitim sorunları köylerdeki okullar kapatılarak, öğretmenler buralardan uzaklaştırılarak çözüldü.

Açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında geliri olanlar, mutluluktan şapkasını (fesini) göğe atıyor.

Ölüyü gören hasta, yaşadığına seviniyor.

Eskiden toplumun çoğunluğunu oluşturan orta direk şimdilerde yok!

Üsttekiler,

Alttakiler var.

Bir yarıştır gidiyor.

Eskiden hangi taşı kaldırsan altından Çapanoğlu çıkarmış. Şimdi ise hangi taşın yanına yaklaşsan üstünde onlardan biri oturuyor.

En şaşırtıcı olanı da şu; üsttekiler de, alttakiler de kendi adamı, insanı sanıyor onları.

Eskiden alttakiler, bugünkü alttakilere benzemezlermiş. Açlarından ölseler yine de kuyruğu dik tutarlarmış. Görenler de:

"Ayranı yok içmeye, tahtırevan ile gider (?)ıçmaya." derlermiş aç alttakiler için.

Günümüzde öyle değil ama. Ayran pahalı. Tilkinin uzanamadığı üzüm salkımı sanki. Tahtırevan ise başkalarının altında.

Dağlardan çığ düşerken kar kütlesinin ikiye ayrıldığı gibi, bu tekerleme de ortadan ikiye ayrıldı.

Alttakilerin ayranı yok içmeye, üsttekiler, tahtırevan ile gider (?)ıçmaya.

Onlar mı?

Günün kahramanları hep onlar, yine onlar.

En çok da alttakilerin umudu onlar.

Şeytan tüyü var yüzlerinde.

---------------------------

(*) Yüzünde şeytan tüyü var: Bir kişinin çok çekici ve ikna kabiliyeti yüksek olduğunu, insanları etkileme ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme yeteneğine sahip olduğunu ifade eden bir deyimdir.