16. yüzyılda İspanya’nın sömürgesi olan Kolombiya 18. Yüzyıla dek, tam iki yüz yıl, İspanya sömürgesi olarak kaldı. Bundan sonra bağımsızlık hareketleri başladı ülkede. Fransız İhtilali bağımsızlık ateşini güçlendirdi. Simon Bolivar önderliğinde bağımsızlığı ilan ettiler.
Simon Bolivar Latin Amerika’da bağımsızlık ateşini yakan ve günümüzde de düşüncelerine büyük saygı duyulan bir liderdi. Latin Amerika’da başlayan bütün bağımsızlıkçı hareketleri etkiledi. Bolivar bir Latin Amerika efsanesidir; insanın sömürülmesine dur diyen, devrimci atılımlar içeren bir efsane.

Bolivar öncülüğünde Kolombiya, Ekvador, Panama ve Venezuela büyük bir federasyon kurdu, ancak bu federasyondan sürdürülemedi; 1829’da Venezuela, 1830’da Ekvador birlikten ayrıldı. 1903’e gelindiğinde ABD’nin desteğiyle Panama ayrıldı. ABD ayrılığa verdiği desteğe karşılık olarak Panama Kanalı’nın kullanım hakkını aldı. ABD deyince bir değil bin kez düşüneceksiniz, elmasını toplayamayacağı ağaca su vermez. Aklımızın almayacağı yöntemlerle sömürü düzenini genişletir, pekiştirir. Öncellikle yerli işbirlikçilerini satın alarak, alamıyorsa açık işgalle.

Bu ayrılmalar nedeniyle ABD ile Kolombiya arasında uzun süre anlaşmazlıklar oldu, ülke diktatörler tarafından yönetildi. Devlet destekli Violencia adı verilen milislerle bağımsızlıkçı FARC gerillaları arasında 1948’de başlayan şiddetli çatışmalar yaşandı ve 200.000’den fazla insan can verdi. Hiçbir bağımsızlık hareketi kansız sonuçlanmamıştır. Sömürgen girdiği ülkeyi insanları, ölmezlerse, bir deri bir kemik kalıncaya dek sömürür, kendiliğinden terk etmez. 2002 yılında iktidardaki Başkan Alvaro Uribe Valez iç karışıklıklar nedeniyle 90 günlük olağanüstü hal ilan etti. Devlet destekli şiddet 13 Mart 2022 yılındaki seçimlere dek sürdü. Seçimleri Cumhurbaşkanı olarak seçilen Gustavo Petro ve Petro'nun öncülüğünü yaptığı Tarihi Pakt Koalisyonu kazandı.

Bu tarihe dek Violencia milislerine ve hükümete karşı silahlı mücadele eden FARC, 2022’de Petro hükümetiyle Küba’nın başkenti Havana’da barış görüşmeleri yaptı. Aynı dönemlerde Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) de toplumsal eşitsizliğe son vermek ve kırsal alanda kalkınmaya destek vermek üzere ülke devrimci mücadelesinde rol oynadı.

Ülkedeki sağcı muhalefet ABD’nin desteğiyle Petro iktidarına ciddi sıkıntılar veriyor. ABD Başkanı Donald Trump arka bahçesi olarak görmeye devam ettiği Güney Amerika’da bağımsızlıkçı ve sömürüye son verme yanlısı hareketlerin baş düşmanıdır. Petro’yu "yasa dışı uyuşturucu lideri" ilan ederek, Venezuela’ya yapmaya çalıştığı gibi, yıkmaya çalışıyor. Öyle anlaşılıyor ki tüm bölge uzun süre kargaşalık yaşayacak, emperyalist ABD bölgeye huzur vermeyecek.

Kolombiya Orta Amerika ülkelerinden Güney Amerika’ya geçiş ülkesidir. Bu topraklarda uyuşturucu ticareti ve diğer kaçakçılık olayları yaşanır. Uyuşturucu kartelleri ülkede yıllarca terör estirdiler. Amerika, asıl amacını gizlemek için, bu kartellerin yasa dışı faaliyetlerini bahane ederek Pedro’yu devirmeye çalışıyor.

Kolombiya altın madeni bakımından zengin bir ülke. Emperyalizm nerede petrol, altın, uranyum, toryum çıkıyorsa oraya ya siyasal iktidarları kendine bağlayarak veya bağlayamadığı koşullarda savaş çıkararak çökme siyasetini sürdürüyor. Özellikle Amerikan emperyalizmi halkların sürekli sömürülmesi ve yoksullaşması demektir. Dünyada yeni sömürgeleri olmasa can damarları kopar, ayakta kalamaz. Bunca silah sanayii, savaş araçları, militarizme yatırım sürdürülemez. İnanıyorum ki kendi halkı da bu insanlıktan uzak anlayışa dur diyecektir. Metropollerde sömürüye dur diyecek, barışsever insan gruplarının varlığı unutulmamalıdır. Çünkü insan doğası sömürüye kapalıdır.

Trump öne sürdüğü uyuşturucu bahanesini ileri aşamaya yükseltti, "Petro bu ölüm tarlalarını hemen kapatmalı, aksi halde Amerika bunları onun yerine kapatacaktır ve bu nazikçe olmayacaktır." Bu açık tehdide karşı hem Atlas Okyanusu hem de Pasifik Okyanusunda kıyıları olan Kolombiya ile Atlas Okyanusuna bakan Venezuela açık tavır koyuyor. Bu toplumcu gelişmeler ise emperyalistlerin can damarını, sömürüyü törpülüyor. Ülkelerin yeraltı zenginliği ve yüksek işgücü kapasitesi emperyalizmin iştahını kabartıyor. Ortadoğu petrolü yetmezmiş gibi Venezuela petrolüne ve Kolombiya’nın altınına “çökme” planları yapıyor. Panama da kanal bahanesiyle Trump’ın hedefinde. Faşist Trump yönetimiyle ABD emperyalizmi giderek pervasızlaşıyor. Orta Amerika’ya yeni bir savaş fırtınası geliyor. Emperyalizm cami duvarını kirleten it gibi kendi sonunu hazırlıyor; yeter ki halklar uyansın.

Petro ABD karşıtı eski bir gerilla, tüm dünyada özellikle Filistin’de toprak ihlallerine ve siyasi cinayetlere, Filistin soykırımına şiddetle karşı. Ülkede uyuşturucu üretim ve ticaretine, köylü hareketlerine şiddet uygulama eylemlerine on vermek amacıyla yapılan görüşmelerde FARC silah bıraktı. Ancak bazı FARC üyeleri yeniden silahlı mücadeleye başladıklarını ilan etti.

Bu arada ELN silah bırakmadı, gerilla savaşını sürdürüyor. Kentlerde eylemli en büyük ikinci grup olan M-19 hareketi ise 1990’larda yasal zemine döndü, silah bıraktı, partiye dönüştü. Barış sağlanmasından sonra 500’e yakın gerillanın suikastle öldürülmesinin ardından bazı üyeleri tekrar silahlı mücadeleye döndü. Gustavo Petro toprak eşitsizliği ve yoksulluğu kaldırmayı hedefleyen grupları Kolombiya için Tarihi Pakt (İspanyolca : Pacto Histórico por Colombia, PHxC) ittifakı içinde birleştirdi ve 2022 seçimlerini kazandı. Latin Amerika ve kara Afrika insanlığa öncülük edecek bir başkaldırıyı omuzlamış görünüyor. Yüz yıl önce emperyalizmi yenmiş, bağımsızlığını kazanmış ancak tam bağımsızlığı gerçekleştirememiş bir ülke olarak içinde bulunduğumuz sefalet ve tam bağımlılık düşünülürse bizim için bir utanç kaynağı olmalı.

Eski gerilla, solcu başkan Petro yoksulluk, arazi mülkiyeti eşitsizliği, alternatif tarım, köylü göçü, kadın haklarında ilerleme, uyuşturucu ile mücadele gibi ciddi atılımlar yapacağını duyurdu. Büyük ilerleme sağlıyor ve halk arasında güven duyulan bir siyasi kişilik olarak sivriliyor. Bu girişimler sonucu M-19’dan kopup silaha sarılan gerillalar, FARC üyeleri ve ELN ile yeniden silah bırakma görüşmeleri yapılır mı? Silah bırakmış, yasal zemine, partiyle girmiş bir gerilla olan Petro’nun gerilla gruplarıyla barış görüşmelerinde başarılı olacağı kanısındayım. Petro’nun devrimci kişiliği, başında bulunduğu iktidarın devrimci programları, tam bağımsızlık anlayışı, özellikle toprak ve farklı tarım politikaları silahlı çatışmaya son verecek, gerillaları yasal zemine çekecek denli halkçı atılımlardır.

Kolombiya’nın öyküsü toprağın öyküsüdür. Çağdaş dünya klasikleri arasında özgün yerini koruyan 100 Yıllık Yalnızlık adlı yapıtında, Kolombiyalı seçkin yazar Marquez, Kolombiya kırsalını, kent yoksullarını, baskıcı iktidarların cinayetlerini, devrimci mücadeleleri tartışmaya yer vermeyecek durulukta anlatıyor. Kolombiya tarihi aynı zamanda gerillalar ve politik mücadeleler tarihidir. Bu yapıt, ülkemiz devrimci gençliğinin bir başucu kitabı olarak okunmalıdır.

2025 BM Genel Kurulunda konuşan “Petro’nun en sert çıkışı Gazze üzerineydi. BM Genel Kurulu’nu, soykırıma sessiz tanıklık etmekle suçladı. Bu, diplomatik nezaket sınırlarını aşan ama tam da bu nedenle gerçekliğiyle sarsıcı bir çıkıştı. ‘Trump soykırımın suç ortağıdır’ ifadesi, Batı’nın sorumluluğunu açıkça ilan eden bir tümceydi. “ – Basın

Dünyadaki eşitsizliklere, emperyalist soyguna, göç krizine işaret etti. Bunların sorumlularının ABD ve müttefikleri olduğunu yüzlerine vurdu. BM’de “takke düştü, kel göründü”.

Petro, “Dünya Kurtuluş Ordusu” önerisiyle uluslararası toplumun boş laf üretmeyi bırakıp, soykırımı gerçekten durduracak bir gücü oluşturması gerektiğini dile getirerek, BM’nin etkisizliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Şimdiki haliyle BM emperyalistlerin kuklasına dönüşmüştür desek fazla iddialı olmayız.

Bu tavırlarıyla elbette ki emperyalistlerin hedefinde olacaktı. ABD ve NATO Petro’yu ve Kolombiya’yı dize getirebilir mi? Açık emperyalist işgallerin başarılı olamayacağını düşünüyorum. 2025 Nobel Barış Ödülü verilen muhalefet lideri ırkçı, faşist Maria Machado’ya doğrudan destek vererek Venezuela’yı içerden çökertmeye çalışıyor. Yetersiz kaldığında açık işgale başvuracaktır. Ondan sonra Kolombiya’ya dönecektir. ABD aynı anda iki ülkeyi işgali göze alamaz.

Gezegenimiz Trump, Netanyahu ve diğerleri ile çok daha çekilmez bir ortama sürüklendi. Afrika ve Latin Amerika’daki onurlu mücadeleler emperyalist saldırganlığı durdurmaya yetmese de geriletecektir. Gezegenimizde insanlığın büyük çoğunluğunun özlemle aradığı ‘eşit, hakça’ bir düzen oluşacaktır.

Dünya halkları Petro’yu, Maduro’yu, Ibrahim Traore’yi, Raul Castro’yu yalnız bırakmamalıdır. Bu liderlerin başarıları dünya halklarının emperyalist hegemonyadan daha çabuk kurtulmalarına öncülük edebilir. Şimdilik ütopik görünse de dünya ırkçı, faşist düşüncelerden arınmış, halkların kardeşçe yaşayacağı, üretilenin eşit paylaşılacağı bir gezegene dönüşecektir.

Sömürüden, savaştan uzak, güneşli, güzel günler yoldaşımız olsun.