Bugün, yüce milletimizin; sarsılmaz azim, irade ve inancının tarihsel belgesi olan Çanakkale Zaferi’nin 102. yıldönümüdür.

Bugün, bu kutsal topraklarda hürriyet içerisinde Cuma namazı kılabiliyorsak, bu, binlerce vatan evladının akıttığı kan ve vatan uğruna verdiği canlar sayesindedir. Bunu hiç unutmamalıyız.

İşte bunlardan birisi de tarihin en kanlı savaşlarından biri olan yüce Türk milletinin var veya yok olma savaşı olan Çanakkale Savaşları ve Çanakkale Zaferi’dir.

Bu savaş bilindiği kadarı ile 400 bin düşman askerinin ölümü, 253 bin Türk askerinin, yani şehidin, bilinmeyenlerle bir milyona yakın insanın can verdiği, Kanlı Bayır denen Gelibolu Yarımadasının Conk Bayırından insan kanının sel gibi aktığı bir savaştır. Müttefik düşman kuvvetleri başta İngiliz, Fransızların yönetiminde Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer sömürgelerden getirilen ve ne için savaştığını dahi bilmeyen 750 bin düşman askeri ile Anadolu’nun gariban yoksul insanlarından, çoğunluğu 15-17 yaşında çocuklardan oluşan 400 bin askerin, vatanları uğruna ölüme giden kınalı kuzuların ölüm kalım savaşıdır. Bilinen kadarı ile 750 bin düşman askerlerinin 400 binden fazlası öldürülmüş, 300 bine yakın vatan evladı gençliğinin baharında şehit olmuştur. Bunun için Çanakkale unutulacak bir  zafer değildir. Temmuz 1914’de başlayan Birinci Cihan Harbi Ekim 1918’de son bulmuş, 8 ay 25 gün süren Çanakkale savaşları Gelibolu Yarımadasında taş üstünde taş, beden üstünde baş bırakmamış, metrekareye 6000 mermi isabet etmiş, 600-700 bin kişiyi bu mermiler öldürmüştür.

Düşmanın en gelişmiş silahlarla donatılmış 231 harp gemisi, 1155 uzun menzilli ve ağır top silahlarına karşı, günde kendisine sadece 7 mermi verilebilen, son derece ilkel silahlarla, ama korkunç bir inanç ve azimle savaşan bir Türk ordusuna karşı yapılan bir savaştır.

Çanakkale savaşlarına mucizeler savaşı denir. Bunu bizzat Atatürk söylüyor ve Conk bayırına dikilen zafer abidesine Atatürk’ün sözleri yazılmıştır. Neden mucizeler savaşıdır? Çanakkale savaşı?...

 O zaman Balıkesir’in Savran köyünden Seyit Onbaşı 215 okka, yani 276 kilo ağırlığındaki havan topunu, mermisini sırtına almış, yanındaki Niğdeli Ali Çavuş, ‘276 kilo ağırlığındaki top mermisini sırtına alınca, Seyit Onbaşı’nın kemiklerinin, kırılan bir ağaç dalı gibi çatır çatır ses çıkardığını duydum’ diyor. Okur yazar bile olmayan bu kahraman vatan evladı, mermiyi topa yerleştiriyor, hedefini göz kararı hesaplıyor, Fransızların ünlü gemileri olan ve içerisinde binlerce asker, silah, cephane bulunan yönetim gemisi Ocean Zırhlısı adındaki harp gemisini nişan alıyor. Mermi, gemiye bacasından isabet ediyor. Binlerce düşman askeri silah ve cephane Gelibolu, Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülüyor.

Nusrat Mayın gemimizin döşediği mayınlardan Çanakkale Boğazını geçmeyen düşman gemilerindeki askerler Gelibolu sırtlarına yöneliyorlar. Yüzbinlerce düşman askeri Gelibolu sırtlarına çıkıyor. İşte kanlı savaşlar o zaman başlıyor. Düşman askerleri ile Türk askerleri göğüs göğüse çarpışıyor.

Bu arada bir mucize daha oluyor. 57. Alay Komutanı Albay Mustafa Kemal Atatürk’ün sol göğsüne bir düşman mermisi isabet ediyor. Atatürk’ün göğsündeki cep saatini parçalıyor ve o saat Atatürk’ü ölümden kurtarıyor.

Şimdi bu olaya tesadüf denebilir mi? Yüce Allah’ın hikmetinden sual olunmaz. Allah’ın emri olmadan bir yaprak bile düşmeyeceğini bize ayet bildiriyor. Bu da Ulu Allah’ın bir mucizesidir.

Devletimizin banisi Cumhuriyetimizin kurucusu ve 57. Alay Komutanı o zaman Türk askerini şöyle anlatıyor:

Yüzbinlerce düşman askeri Gelibolu sırtlarını sardı. Kanlı sırt Conk bayırına dayandılar. Mermiler  yağmur gibi üstümüze yağıyor. 300  metrelik bir cephede mevzilendik. Düşman askeri ile aramızdaki mesafe 8 metre. Askerlerimizin kimisi Kur’an okuyor, kimisi tevhit, ihlas okuyor, kimisi Allah Allah diyor. Emrediyorum: Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum!  Mevziden çıkan askerlerimin tamamı şehit oluyor. Tekrar emrediyorum. Askerlerim ölüme koşuyor. Hiçbir itiraz yok. 700 kişilik askerin 600’ü şehit oldu. Gerisi de yaralı. Cesetler tepe gibi yığıldı.

Yarabi! Ne kadar asil bir millet, soylu asker. Dünyada hiç bir millette böyle bir asker yok. Aman yarabbi, bu nasıl iman ve azimdir ki ölüme meydan okuyor. Emin olunuz ki, Çanakkale zaferini işte bu ruh kazanmıştır.

İşte bu savaşa bu yüzden mucizeler savaşı denmiştir. Çanakkale Zaferi bir milletin şahlanış ve diriliş zaferidir. Birinci cihan harbi başlamadan önce 1913’de Türkiye nüfusu 23 milyon idi, 1923’de ise 13 milyona düşmüştür. Millet açlık, yoksulluk, hastalık, harp nedeni ile kırılmıştır. İstiklal savaşında 15 bin Çorumlu şehit olmuş, Çanakkale’de ise 1500 kadar şehit verilmiştir.

Netice: Geçmişini bilmeyenler veya unutanlar, geleceğinden emin olamazlar. Onun için tarih tekerrürden ibarettir. Bugün de bu aziz vatan yine emperyalizmin tehdidi altındadır. Terörizmle değişik şekillerde yurdumuza düşman hücumları devam etmektedir. Su uyur, düşman uyumaz. Daima uyanık olmalı, vatanımızın varlığını, milletimizin birliğini korumalıyız. Çanakkale ruhunu yaşatmalıyız.

Yazımızı Mehmet Akif Ersoy’un mısraları ile bitirelim:

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor

Bir hilal uğruna Yarab ne güneşler batıyor

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer

*

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi

Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sızmazsın

*

Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber

Sana ağuşunu açmış bekliyor Peygamber

*

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

*

Sahipsiz vatanın batması haktır,

Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.