Ebrehe Abdulmuttalip’ten Kabe’nin Mekke’nin teslimini istedi. Bu arada Ebrehe’nin askerleri Abdulmuttalip’in 200 kadar devesini ele geçirmişlerdi. Abdulmuttalip Ebrehe’ye gitti ve “işte Mekke ve Kabe’nin anahtarları sana teslim. Ben develerimi istiyorum” deyince Ebrehe “vah sana, ben Kabe’yi yıkacağım  diyorum, sen deve hesabı yapıyorsun” deyince, “Ben develerin sahibiyim. Ben onu korumakla mükellefim. Kabe’yi de sahibi olan Allah korusun” deyip develerini alıp oradan ayrıldı ve şu duayı yaptı: Mekkeliler de dualar ediyorlardı: “Allahım, Ebrehe’yi fillerini ve askerlerini kepaze et. Beytullahını evini koru Allahım. Güçlü olan Ebrehe’nin Mahmut adındaki fili değil, övülmüş olan kudreti ve kuvveti sonsuz olan sensin Allahım, yarabbim” diyerek gözyaşı döküyorladı. Ebrehe 60 bin kişilik ordusu önde, filler ordusu ile Mekke’ye girdi. Amacı Kabe’yi yıkmaktı. Alışılmışa göre harpte önce filler hücum eder, sonra askerler onları takip ederlerdi. Fillere hücum emri verildi. Fakat fillerin bacakları tutulmuş, yere yığılmışlardı. Demir çubuk teberlerle fillere vurdukları halde büyük Mahmut, Ebrehe’nin fili bir adım bile atmaya derman yoktu. Filin yönünü Kabe’den çevirince hızla oradan uzaklaşıyorlardı. Fillere şarap içirip sarhoş ettiler. Yine bir fayda olmadı. 60 bin kişilik koskoca asker ordusu bu alayı ibretle seyrediyorlardı. Bütün bu mucizelere rağmen Ebrehe odusunu geri çekmiyor, Kabe’yi yıkmaktan vazgeçmiyordu. Bu konudaki ısrarı devam ediyordu.

Netice; ulu Allah görünmeyen ve ancak bilinen gizli asker 60 bin kişilik ordunun en etkin güçleri fillerdi. Fillere Kabe’yi yıkmak üzere hücum emri verildi. En önde Mahmut adı verilen 5 ton ağırlığındaki fil, adım atmadı. Yönünü Kabe’den çevirince hızlı bir şekilde koşarak ordana uzaklaşıyordu. Yönünü Kabe’ye çeviriyorlar, yatıp kalkmıyordu. Süngüleri vücuduna dürttükleri halde kanı akıyor, yine de Kabe’ye yürümüyordu. Fillere küplerce şarap içirdiler, sarhoş ettiler. Yine de fillere Kabe’ye hücum ettiremediler. 60 bin kişilik Ebrehe ordusu boş Kabe’yi kuşatmıştı. Fillerin Ebrehe’ye direnişini hayretle ve ibretle seyrediyorlardı.

Bu arada ulu Allah kudretini gösterdi. Görünmeyen askerlerini görünür vaziyette gösterdi. Ebabil kuşlarını ağızlarında ve ayaklarında cehennemde pişmiş kızgın cehennem taşlarını askerlerin üzerine yağmur gibi atmaya başladılar. Cehennemde pişmiş nohut büyüklüğündeki cehennem taşları askerlerin beyninden giriyor ve ayaklarından çıkıyordu. Askerler acıklı bir şekilde can veriyorlardı. Ölmeyenler ise, sakat kalıyorlardı. Tam bir ilahi mucize tecelli ediyordu. Bu arada kafir Ebrehe’ye de bir  taş isabet etmiş, ölmemiş ama ölünceye kadar sürünmüştür. Ebrehe’yi Mekke’den alıp Sana’ya götürdüler. Askerlerin çoğu öldü, çokları da sakat kaldılar.

50 sene sonra Kabe’nin çevresinde dilenenler vardı. Mekke halkı ibretle ve taaccüble onları seyrediyorlardı. Neticede 60 bin kişilik fillerle takviyeli tüm ordu helak oldu. Bu olay Kur’an’ın 105. Fil suresinde uzun uzadıya ibretli ve hikmetli bir şekilde anlatılmaktadır. Lütfen okuyunuz. Kur’an’ın 600. sayfasındadır. Kur’an’ın en ibretli mucizelerinden birisidir. Bunun inkarı ise küfürdür. Müjdeler olsun ibret alanlara. Fil vakasında daha bir çok ibretli olaylar olmuştur. Sanırım mesaj alınmıştır. Zalimlerin sonu anlaşılmıştır. Ahiretteki cezası ebedi dünyadaki cezası ise acıklı ve ibretlidir, korkunçtur.

(SÜRECEK)