1500 Yıllık tarihi yapı Ayasofya, yapıldığı günden bu yana değişik evrelerden geçti. Fakat hiç birinde bu yaşadığımız dönemdeki kadar ne zulüm gördü, ne de garip uygulamalarla karşılaştı. Mevcut iktidar oya ihtiyacı olduğunda tuttu burayı cami yaptı, bir kesimden büyük alkış aldı. Sanırsın İstanbul daha yeni fethedilmiş gibi. Şimdi iktidarın paraya ihtiyacı var. Bu defa da camiyi müze gibi getirisi olan bir şekle dönüştürmek istiyor. Tarihi binaya alüminyum otomatik garaj kapısı taktılar. İlginç olan aynı kitle bu defa da alkışlıyor.

Muhalefetin olmadığı ülkede, tek kale top oynayan iktidarın, bıçağının hem arkası hem önü kesiyor. Aynı kitle iki durumda da alkışlıyor. Anayasayı tanımayan iktidardan, tarihi tanımasını, tarihsel kültür miraslarına saygı bekleyemiyoruz. UNESCO’nun tarihi miras içinde saydığı Ayasofya’ya garaj kapısı taktılar. Siyasal İslam böyle bir şeydir. Tarihmiş, kültürmüş hak getire.

Sadece Ayasofya mı? Restore edilen tüm tarihi yapıların durumu içler acısı.

2300 Yıllık Apollon Tapınağının merdivenleri beyaz çimento İle onarıldı.

Konya'da üzerine beton dökülmesiyle gündeme gelen 5 bin yıllık höyük, park oldu. Birinci derece sit alanı olan Aşkar Höyüğünün üzerine beton döktüler.

Cenevizlilerden kalma, İstanbul’un Şile ilçesinde 2000 yıllık tarihi kale restorasyona alındı. “Ocaklı Ada Kalesi” de denilen kalenin restorasyonunun tamamlanması ardından eleştiriler artarken, “Sünger Bob” benzetmesi yapılıyor.

Türkiye’de restorasyon adı altında yapılan rezillikler saymakla bitmiyor. Bir başka restorasyon felaketi ise UNESCO Dünya Miras Listesi’ne aday olan ve dünyanın en önemli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilen Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu oldu. “Romalı Marcus Aurelius! Antik tiyatro yapmayı bizden öğrensin” dercesine aslı gri taşlar yerine bembeyaz‘ mermerlerle antik tiyatroyu restore ettiler. 2000 yıl sonra, yürüyen merdiven yapmadıklarına şükredelim.

2007 yılında restorasyon çalışmalarına başladığımız Bursa’nın İznik ilçesinde yer alan Ayasofya Orhan Camii’nin kubbelerini ve duvarlarını betonla sıvadılar. Yetmedi tarihi tuğla duvarların arasına bir de cam kapı monte ettiler.

Yine Bursa Yenişehir ilçesindeki Sinan Paşa Külliyesi’ni de onaralım derken, gelen kamyonlar külliyenin bahçesine giremiyor diye, 435 yıllık külliyenin bahçe duvarlarını yıkarak kamyonları içeri aldılar, insan okurken gözlerine, duyarken kulaklarına inanamıyor.

Beyoğlu Fındıklı’da, 1591 yılında Süheyl Bey tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilen, sekizgen planlı ve kubbeli güzelim camiyi restore ediyoruz diye, caminin ön yüzünü komple camla kapattılar, dışarıdan bakınca AVM, içine giriyorsun cami böylesi bir estetik anlayışı ancak bize özgü olabilir.

Tarihi eserlerin kıyımı bitmiyor, Mimar Sinan’ın bilinen son eseri olan Atik Valide Sultan Külliyesidir. Külliyenin iç bahçeye bakan revaklarının önünü boydan boya camla kapattılar, iç bahçeye kafeterya yaptılar. Hatta halk rahatça kafeteryaya girip çıksın diye tarihi külliyeye otomatik kapı takmayı da ihmal etmediler.

Eskişehir’deki Selçuklu döneminden kalma Seyyid Battal Gazi Külliyesi’ni de sözde restore ettiler. Külliyeye ziyarete gelen yabancı turistler kendilerini evlerinde hissetsinler diye, Seyit Battal Gazi Külliyesi’ne Amerikan mutfak ve bir de alafranga tuvaletler yaptılar.

Antalya Kaş’ta bulunan ve M.Ö 1. yüzyıldan kalma Antiphellos antik tiyatrosunun zemininde 28 adet sırası vardı, bu 28 sıranın ilk iki sırasına betonu döktüler, antik tiyatronun zemini şimdi sapasağlam olmuş, maşallah maşallah.

Hızımızı alamadık, dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanı olan yeni Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaikleri de restore etme sevdasıyla, özellikle İsis Seremoni Mozaiği’ni öyle bir restore ettik ki uzmanların deyimi ile “dünya restorasyon tarihine adımızı altın harflerle yazdırdık (!) “ diyorlar. herkesin hayranlıkla baktığı “İsis’in mozaik yüzünü, restorasyondan sonra botokslu İsis’e çevirdik.” Diyor estetik uzmanları.

Türkiye’nin en önemli tarihi eserlerinden biri olan Ağrı'daki İshak Paşa Sarayı’nın üstünü şeffaf bir çatı ile kapattılar. Sarayı ziyaret eden insanların “şaşırdığı ve yadırgadığı” söyleniyor.      

Trabzon’daki tarihi Sümela Manastırı’nın 16 yıllık restorasyonu sonrasında kütüphane ve öğrenci odalarına fazladan birer kat çıktılar. Zemine beton döküp, kemeri sivrileştirdiler. Adeta manastıra inşaat yaptılar.

Aydın’da Osmanlı’nın Dandalaz Köprüsünü Restora ediyoruz diye, koskoca köprüyü yıktılar. Yüklenici firmanın yönetim kurulu başkanı Abdurrahman Çabuk, “köprünün ayağını tutan zemindeki su bitkilerini ve heyelanı” suçlu buldu.

Bursa İznik Surları Lefke Kapı Restorasyon çalışmaları yapan firma İmparator Hadrianus (117-138) adına “Zafer kapısı” olarak inşa edilen kemer orijinal değil gerekçesi ile yıkıp yerine yenisini yaptılar.

Galata Kulesi’ni hilti ile delen şirketin sahibinin AKP İstanbul İl yönetiminin eski yöneticisi olduğunu o günün gazeteleri yazdı.

Atatürkün hatırası Savorana’nın güverteleri demir doğramalarla kapatıldı.

Erzurum Kongre Binası’na duşa kabinli banyo kabini monte ettiler.

Anıtkabir’e allı güllü çocuk oyuncak parkı yapmaya kalktılar. Halk büyük tepki gösterdi.

Bunca tarihi eser katliamından sonra Ayasofya’ya otomatik garaj kapısı takmaları şaşırtmadı.

İŞİD ve Taliban gibi örgütler tarihi değerleri yıkıyorlar. Bizim restorasyon firmaları varken, onların yorulmasına gerek var mı?