İstanbul Platformu’nun geleneksel iftar programına katılan Cumhurbaşkanı Adayı CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun programdan sonra, farkında olmadan seccadeye basılı çektirdiği bir fotoğraf, iktidarın can simidine dönüştü.

Kılıçdaroğlu seccadeyi görmediğini ve farkında olmadığını söylemesine ve hatta özür dilemesine rağmen, iktidar çevreleri dur durak bilmiyor. Kaç gündür seccade üzerinde tepiniyorlar.

Seccade fabrikada dokunan bir bez parçası, din bilginlerinin açıklamalarına göre “ruhani ve uhrevi bir özelliği yok”… Neyin üzerinde namaz kılıyorsan o cisim seccade değil mi? Örneğin pek çok esnafın özel yaptırılmış bir tahtası vardır. Namaz vakti dükkânının bir köşesinde o tahta üzerinde namazını kılar. İbadeti bitince kaldırıp bir tarafa koyar. Sonra o seccade neden namaz bittikten sonra toplanıp bir tarafa konmamış, düşündürücü. Sonuçta çim üzerinde de namaz kılanlara rastlarız. Toprak üzerinde de veya bir hayvan postu, ya da hasır da olabilir. Sonuçta namazını nerede kılıyorsan seccaden orası değil mi?

Namazla (seccade) olayı bana rahmetli annemin dokuduğu kilimleri ve namazlağıları anımsattı. 1950 ve 1960’lı yıllarda annem bizim çocukluğumuzda bunları dokuyarak evin geçimine katkıda bulunurdu. Büyük 5-6 metre karelik kilimlerin yanında çoğu zaman namazlağılar bedavaya giderdi. Aslında evimiz halkından kimsenin, namaz kılmak için namazlağıya gereksinimi olmasa da, misafirliğe gelen dostlarımız için annemin kendi elleriyle ilmik ilmik dokuduğu birkaç örnekli namazlağı evde hazır bulundurulurdu. Namazlağın ipini de, boyasını da kendisi üretirdi. Annemin ürettiği o namazlağılardan pek çok yakın dostuma hatıra olarak hediye etmişimdir. Yine örnekli küçük çantalar yapıyordu, çoğu yakın dostlarıma, öğretmenlerime Türkmen kültürünün seçkin örnekleri diye hediye etmişimdir. Şu an artık bu kültür antik nitelik taşıyor.

Namazlağın yanında yine temiz bir ibrik, havlu ve el yıkama leğeni hazır olurdu. Bu namazında niyazında misafire verdiğimiz önemin ve değerin bir özetiydi. Ayrıca misafir için o gün özel hazırlanan sofralara girmeyim. Alevi Türkmen kültürünü bilenler bilir.

Kısacası toplumsal kültürümüzde, özellikle de geçmişte alevi Sünni kışkırtılmışlığı yoktu. Herkes birbirine saygılıydı. Aslında şimdi bu durum daha da büyüyerek gelişmiştir. Bakınız çevrenize milyonlarca aile birbirleri ile kız alıp veriyor. Bu uygarca demografik değişimden korkan, gerici yobaz kesimler, türlü türlü Bizans oyunlarına başvurmaktalar. Ayrımcılıktan Anadolu insanının birbirine düşmesinden medet umanlar var.

Seccadenin kutsal bir niteliği olmamasına rağmen, Sayın Kılıçdaroğlu farkında olmadığı bir olay için; “Üzgünüm seccadeyi görmediğim için, kimseyi incitmek istemem… Ben, ailem, eşim, çocuklarımız, asla ve asla hiçbir kutsala saygısızlık etmeyiz... Böyle iftiralardan, operasyonlardan, siz samimi Müslümanlara sığınıyorum.”

Uygar insan için burada söz bitmiştir aslında.

Uğraş (mücadele) mertçe yapılmalı, Yezit Kuran’ın sayfalarını kılıcına takarak savaşırken ne kadar mertti?

Egemen Bağış “Her Cuma bir ayet sallıyorum… Bakara, makara, takara” gidiyor derken hiç kızgınlık, öfke yaratmadı.

Bazı imamların gazetelere yansıyan, camilerdeki uygunsuzluklarına, samimi inananlara saygım gereği girmeyim, midelerini kaldırmayım fakat bu kadar bir kızgınlık, öfke yaratmadı.

Anayasaya bağlı kalacağıma diye yemin edip sonra anayasayı çiğneyenler de bu kadar öfke yaratmadı.

Seccade operasyonu ile depremde ilk iki gün yanına varmadığınız enkazda bağıra bağıra can veren insanların…

Seccade ile yokluğun, yoksulluğun, pazardaki pahalılığın, mutfaktaki yangının, üzerini örtebilecek misiniz bakalım.