1962’YE GİRDİK

30 Aralık 1961, Cumartesi.

Köyde ikinci ayımı tamamlamıştım. Günler günleri izlemiş, 1961 yılının sonuna gelmiştik.

Hava kapalı. Körduman kaplamış her yanı. Buna rağmen bazı gereksinimler için yola çıkıyorum. Kördumanda yolculuk oldukça bunaltıcı. On adım öteni göremiyorsun. Dört bir yanından kuşatmaya alınmış gibisin. Özgürlüğün sınırlanmış, olası tehlikelere karşı önlemli davranma alanın da daralmış oluyor. “Kurt dumanlı havayı sever” deyimi gelip oturuyor belleğime. Kördumanı yara yara yürüyorum. Önümdeki duman geri çekildikçe, arkadaki de beni izliyor.

Neyse ki kurda kuşa rastlamadan ulaşıyorum Ankara yoluna. Yolda bindiğim bir kamyonun sürücü yerinde de Sungurlu’ya ulaşıyorum. Aldığım gereksinmelerimi kalacağım otel odasına bırakıyorum. Ardından da hamama gidiyor, bir güzelce yıkanıyor, arınıyorum. Akşam Sungurlu’da kalıyor, sinemada “Arslan Yürekli Rişar’ın Fedaisi” filmini izliyorum.

Yılın son günü olan 31 Aralık Pazar günü köye dönüyorum.

Bu akşam yılbaşı… Bir yılı daha devirip yeni bir yıla giriyoruz. Geçen yıla göre bir yaş daha aldık. Nedendir bilmiyorum, yılın son günü bana hep hüzün veriyor. Acısıyla tatlısıyla bir yeni yıl daha geride kalmıştı işte. Geçen yılbaşında öğrenci, bu yılbaşında öğretmendim. Ama asil öğretmen değildim. Ne çocukluğumu yaşayabilmiştim, ne de ilk gençliğimi. Neyin ne olduğunu anlamadan yaşamın ağır yükü altında bulmuştum kendimi. Gelecek konusunda da pek umutlu olduğum söylenemezdi.

Önümde iki yıllık askerlik görevim var. Gelecek yıl yaş yirmi, ben de asker olacaktım. Öğretmen okulu sınavlarına da ancak askerlik dönüşü hazırlanıp girebilecektim. Önümde benim için yine, oldukça çetin ve zor yıllar var. Geçici öğretmenlikte iki yıl başarılı çalıştığıma dair iyi rapor alabilirsem, öğretmen okulunun üç yıllık lise bölümünün sınavlarına giriş hakkı kazanacaktım. Yoksa geleceğim bilinmezlikler içinde kararacaktı. Öğretmen okulunu bitiremezsem, geçici öğretmenlikte 15 yıl kalma hakkım vardı. Bu sürenin sonunda eğer boş kadro olursa, milli eğitim bünyesinde idari hizmetler biriminde görevlendireceklerdi beni. Yoksa görevimize son verilecekti.

Ama ne pahasına olursa olsun; öğretmen okulu sınavlarına girip başarmalı, asil öğretmen olmalıydım. Geleceğimi rastlantılara bırakamazdım.

Cep takvimimdeki son bir yılın notlarına göz atıyorum.

Çile dolu günler… Koca bir yılın yüzde sekseni acılarla, çilelerle, zorlu yaşam sıkıntılarıyla geçmiş, hala da geçmekte. Derler ki; “Yaşamı, yaşanır kılmak kişinin kendi elindedir.” Neye ve kime göre bu? Yaşadığımız bunca olumsuzluklar içinde yaşamı yaşanır duruma getirebilmek benim elimde mi? Yaşam düzenimi salt ben mi ayarlıyorum. Özgür müyüm? Ekonomik bağımsızlığımı gerçek anlamda kazanabilmiş miyim? Olanaklarım ne? Salt kendime karşı mı sorumluyum? Gelecek güvencem ne oranda gerçekleşmiş? Beni kıskıvrak saran sorunlardan kendimi kurtarabilmiş miyim?

Bu sorulara verilecek yanıt “hayır” olunca, “yaşamı yaşanır kılmak” sözü, ne ifade eder ki?

Elbette hiçbir şey!

Bu karmaşık duygular içindeyken yorulmuş, dalmış gitmişim.

Gözlerimi 1962 yılının 1 Ocak sabahına açtığımda ben, dünkü bendim yine. Yeni bir yıla girmiş olmamız neyi değiştirecekti ki? Yine bir yığın sorunlarla cebelleşecek, yine bir yığın sıkıntıları yaşayacaktım yeni yılda da.

Cep takvimimden notlar aktarayım.

4 Ocak 1962, Perşembe.

Gece sabaha değin yağmur yağdı. Odam damladı yine. İçerinin nemi ve soğuğundan rahatsızım. Sabaha kadar da gözümü kırpmadım. Bedenim öyle kırgın ki, dökülüyor her yanım. Akşama kadar da kalkamadım yataktan. Çok hastayım.  Bir lokma yemek de yiyemedim.

5 Ocak 1962, Cuma.

Sabah yola, oradan da bir arabayla Sungurlu’ya indim güçlükle. 369 lira 50 kuruş tutan maaşımı aldım mutemedimden.  Borçlarımı verdim. Posta havalesiyle kardeşim Eşref’e harçlık, babama 100 lira gönderdim. Ardından bir doktora gidip muayene oldum. İlaçlarımı aldım. Hava çok soğuk ve bedenim oldukça kırgın. Bazı gereksinimlerimi alarak, bindiğim bir taşıttan köy yolunda inip akşama köye ulaştım.

11-12 Ocak 1962 günleri hava oldukça soğuk, yerler don. Yine rahatsızım. Nezleyim. Rahatsızlığımı ayakta atlatmaya çalışıyorum.

(SÜRECEK)