Yüce dinimiz İslamiyet, insanlığın kurtuluşu, insanların dünya ve ahiret mutluluklarını kazanmaları için gönderilmiş ilahi kutsal bir dindir.

İnsanoğlunun dünya ve ahiret saadetini kazanması, bu mübarek dinimizin kurallarına uygun yaşamasına bağlıdır. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammet SAV., “Ey ümmetim, dünyayı isteyen dünyaya, ahireti isteyen ahirete, ikisini isteyen ise ikisine de çalışsın. Unutmayınız ki, dünya fani (geçici) ahiret ise baki (ebedi)dir. Ebedi hayat bu geçici, fani dünyada kazanılır. Dünyaya çalış, dünyada kalacağın kadar. Ahirete çalış, ebedi kalacağın kadar. Öyle çalış ki, bir sonraki günün bir önceki gününden daima karlı olsun. Çünkü iki günü birbirine eşit olan ziyandadır” buyurmuştur.

Ulu Allah cc. hazretleri ise sevgili peygamberimiz için (Azhap suresi 45-46, Fetih suresi 8. ve başka birçok ayetlerinde); “Ey insanlar, size sizin içinizden öyle bir peygamber gönderiyorum ki, o sizin için bir şahit, bir müjdeci ve sizi Allah’a çağıran bir uyarıcı, ilahi, nur saçan bir ışık olarak sizi aydınlatan yüce bir davetçidir” buyurmaktadır.

R.SAV.in Allah’tan getirdiği kuralları ihtiva kutsal kitabımızın adı da Kur’an’dır ki, o yüce kitabın 1500 senedir bir harfi bile değişmemiş, bir benzeri ortaya konamamış. Hükmü kıyamete kadar baki olup lafzı milyonlarca hafızın kalbinde toplanmış ve Allah tarafından kıyamete kadar korunacağı ayetle bildirilmiş ilahi bir kitaptır.

Yaşam, ömür sadece bu dünyadan ibaret değildir. Ömrümüzün çok çok azı bu dünyada ölümümüze kadar olan kısmıdır. Diğer ve ebedi olan kısmı ise ahirettedir. Yani ölüm dünyanın son günü, ahiretimizin ise ilk günüdür. Onun içindir ki, büyük veli Mevlana hazretleri, ölüm günümüzün gecesine vuslat, Allah’a ebedi hayata kavuşma gecesi der. Ahirete inanmak zorunlu bir inanç şartıdır. Müslüman olmanın şartıdır. Onun için bir müminin en büyük değer biçilemez varlığı onun sarsılmaz imanı ve o imanı kuvvetlendirerek yaşatan ameli salih ki ibadetleri hayır ve hasenatıdır.

R.SAV. efendimiz hazretleri bu konuda şöyle uyarıyor: “Ey inananlar. Sizlerde şunu görüyorum. Sanki ölüm bize değil de başkalarına yazılmış. Sanki bizlere ecel yok. Anamızı, babamızı, eşimizi, oğlumuzu, kızımızı omuzlarımızdaki tabutlarla mezara taşıyoruz. Toprağa gömüyoruz. Onların bir daha geri gelemeyeceklerini de biliyoruz. Ama bir gün veya gecede sıranın bizlere geleceğini düşünmüyoruz. Yani ahireti unutmak istiyoruz. Unutmuş gibi yaşıyoruz. Ahiret için hazırlıklı olmanın şart olduğunu gözden kaçırıyor, gaflete düşüyoruz ve devamlı zarar ediyoruz” buyurmuştur.

Hatta bir cenazenin peşinden giderken bir yakınını tabutta taşıyan bir kişi R.SAV.e bana öğüt ver, bana öğüt ver ey Allah’ın nebisi diyen bir kişiye hitaben; “Benden ne öğüdü istiyorsun. Babanı tabuta koymuşsun. O sana nasihat, öğüt için bu yeter” buyurmuştur.

Bunları ashabına, ümmetine anlattıktan sonra müjdeli mutlu ve kutlu müminleri şöyle açıklamış, herkesin bu şerefe ermesini istemiştir:

Müjdeler olsun şu müminlere; Dini, imanı, ahlakı, fazileti ile Allah’a kul, habibine ümmet insanlara örnek olmuştur. Müjdeler olsun bunlara.

Müjdeler olsun şu kimselere ki, tembellikten, ataletten kurtulup alınteri, göznuru, el emeği dökerek, emek sarfederek, helal kazanç temin edip çoluk çocuğuna helal rızık yedirenlere.

Müjdeler olsun onlara ki, ilim, irfan, hikmet, bilgi, hüner, sanat sahibi olup da bunları insanların hizmetine sunanlara.

Müjdeler olsun geliştikçe büyüyen, büyüdükçe yükselen, yükseldikçe gönülleri alçalan topraktan yaratıldıklarını unutmayıp, gönülleri topraktan da alçak olan kibirden, bencillikten arınan mütevazi olanlara.

Müjdeler olsun kendisini hasetten, fesattan, fitneden, fücurdan, bozgunculuktan, tefrika, ikilikten uzak durup kalbi temiz, bedeni temiz, ruhu pak, sevecen, hoş geçimli, nazik, ince ruhlu, hassas bir anlayış içinde yaşayanlara.

Ahlakıyla, faziletiyle insanlara örnek ve önder olan duayen müminlere müjdeler olsun.

Yine müjdeler olsun şu kimselere ki; Allah onlara lütfu kereminden bol bol mal-mülk makam, mevki, ihsan etmiş, Allah’ın kendilerine ihsan etmiş olduğu nimetleri Allah’ın kullarının hizmetine sunar. Yardım eden, bölüşen, paylaşan, hayır ve hasenatta Allah yolunda yarışanlara, Allah’ın cömert kullarına müjdeler olsun.

Günümüzün ifadesiyle insanlara iş, aş kapısı açan, istihdam sağlayan, Allah’ın sevdiği zengin gani cömert kullarına müjdeler olsun.

Müjdeler olsun ki, Allah için herkesle barışık olmaya çalışanlara, dargınlıktan, kırgınlıktan uzak, affedici, hoşgörücü, yani yaratandan ötürü yaratılanları hoş görebilenlere.

Müjdeler olsun yalandan, dolandan, dalavereden uzak, ahdine, sözüne, özüne sadık, vefalı, güvenilir, doğru dürüstlükten ayrılmayan müminlere.

Müjdeler olsun Allah’ın bunca nimetlerini yiyip içip, nimetin gerçek sahibini unutmayıp Allah’a şükreden müminlere.

Ne mutlu o kimselere ki, Allah’a kul, habibine hakiki ümmet olmak için gayret edenlere, ölüp gittikleri halde dünyada yaptıkları iyilik, hayır, hasenat nedeni ile daima dua ve hayırla yad edilenlere.

NETİCE: Bütün bu özelliklere ve güzelliklere sahip olup, dünyada imanını koruyup sağlam bir inanç ve itikatla kul haklarından arınmış bir ruhla ahirete göçüp kabirden geçip, mahşerden mizandan hesap ve kitaptan alnı ak, gönlü pak olup sıratı kuşlar gibi uçarak geçip insan aklının tarif edemediği nimetlerle dolu olan cennet makamlarına ulaşıp en son erişilmez nimet olan cemalullaha kavuşan ebedi saadete eren, müjdelenen bütün müminlere, bu müjdelere nail olanlara.

R.SAV. efendimizin üzerinde taşıdıkları ilahi güzellikler nedeni ile müjdelediği mümin kullarının özelliklerinden sadece binde bir oranında bir bölümünü sizlere arzettim. Bizim dinimiz ümitsizlik, çaresizlik kapısı değil, rahmet, mağfiret, af ve huzur kapısıdır. Yeter ki sağlam, sarsılmaz bir iman, inanç dolu bir yürek ve onun doğal sonucu olan ameli salih, güzel ve hayırlı işler yapalım. Dünyanın süfli, adi, nefis ve şeytanın yanılgı ile sonu sıkıntı olan zevk ve safa sandığımız günahlarla bu imanımızı ve inancımızı kirletmeyelim. Hemen günahlara tevbe edelim. Kesinlikle şunu bilelim ki; bütün dertlerimizin dermanı İslam’dadır. Problemlerimizin çözümü hz. Kur’an’dadır. Ne yazık ki bugünün müslamanları, müslüman devletleri kendilerini Kur’an’a, sünnete uyduracakları yerde, bir çoğu Kur’an’ı kendilerine uydurmaya uğraştırdıklarından dünyada rezil, ahirete hacil (boynu bükük, utanacak suçu olanlar) şeklindedirler.

Müslümanlar Kur’an’a dönmedikleri, İslam’ı hak ve adalet üzere yaşamadıkları sürece müslümanlığı yaşantıları ile ayağa kaldırmadıkları müddetçe dünya milletlerinin oyuncağı olmaktan da kurtulamayacaklardır. Ne mutlu dönüş yapanlara.

Gayret bizden, hidayet ve inayet Allah’tandır. Cumanız mübarek olsun. Yuvanız şenlik, yurdumuz huzur dolsun. Bütün iyilikler sizin, bizim ve yüce milletimizin olsun. Allah’ın hidayeti de insanlığın üzerine olsun. Amin.