Seçimlere bir hafta kala meydanların diline bakılırsa iktidar gidici. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğündeki Millet İttifakı ezici bir çoğunlukla iktidara geliyor. Mevcut iktidarı kaybetme korkusu sardı. Sadece korksalar yine iyi, korku karabasana dönüştü, “Darbe… İstilacı… İşgalci…” sözleri meydanlarda dolaşmaya başladı.

1946 yılından bu yana çok partili düzene geçeli beri seçimler yapılıyor. 3 çeyrek asırdır böyle bir dil kullanılmadı. Hayırdır nereden çıktı “Darbe… İstilacı… İşgalci…” sözleri.

Çok partili düzene geçiş sürecinde Celal Bayar Rahmetli İsmet İnönü’ye gidiyor, Demokrat Parti’yi kastederek “Paşam biz yeni bir parti kuracağız” diyor. Paşa’nın yanıtı tarihidir. “Sevinirim, başarılar dilerim, yalnız bir uyarım olacak, sakın dini siyasete alet etmeyiniz” Ne var ki bu sözü söyleyen sanki İsmet Paşa değilmiş. Adnan Menderes 29 Kasım 1955: DP Meclis Grubu toplantısında konuşuyor: Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz. ... “ Sonrası hepimizin bildiği Menderes’in idamına kadar uzanan üzücü dramatik süreç, şahsen her dönemde, daima idama karşıyım. İdamlar tarihimizin kara noktalarıdır.

Tarihten alıntıların devamında asıl söylemek istediğimiz, seçimlere iki haftadan az bir zaman kala iktidarın kullandığı dildir.

Binali Yıldırım diyor ki; “Bu seçim işgalcilere karşı istiklal mücadelesidir” sahi mi Binali Bey? İşgalci kim? Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu acaba?

Ya ülkenin içişleri bakanı Süleyman Soylu ’ya ne demeli? “14 Mayıs siyasi darbedir”.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yorumu ise evlere şenlik, 14 Mayıs sonrası “Ya şampanya patlatanlar, ya da secde edenler olacak” diyor. Bakanı önceki ünlü sözlerinden de tanıyoruz. Küçük yaştaki kız çocuklarına istismarda “Küçüğün rızası varsa” sözlerinin mucidi.

Dünya Lideri Tayyip Erdoğan ise, hepsinin sözlerinin toplamına denk gelecek şu açıklamada bulunuyor; Benim milletim Kandil'den aldığı destekle Cumhurbaşkanı olana ülkeyi teslim etmez”

Dünya Lideri’ne sorsak: Artvin Şavşat’ta PKK’nın silahlı saldırısı Sayın Kılıçdaroğlu’na değil miydi? Biz mi yanılıyoruz? Diğer yandan İstanbul seçimlerinde Osman Öcalan’ı (Kırmızı bültenle aranıyor) TRT ekranlarına çıkarıp destek çağrısı yaptıran zatıâliniz değil miydi?

1946’dan bu yana bu ülkede seçimler yapılıyor. Kimse seçimi, halk iradesini darbe olarak yorumlamadı. Eğer darbe ise darbenin tarihini de kendiniz belirlediniz. Akıl dışı ülke yönetimi budur. “Dedikleri dedik, öttürdükleri düdük” ülkeyi yönetirlerse adı demokrasi. Seçimi muhalefet kazanırsa “Darbe… İşgal… İstila… “ Öyle mi?

Korku suç işleyenlere özgüdür. Korkunun adını darbe koymuşlar. Bir Hindistan Atasözünü anımsarsak;  “Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesin altını kirletmiştir.”

Demokratik ülkelerde seçimler şölen havası içinde yapılır, devir ise törenle olur. Hizmet yarışıdır. Toplumların değişim isteği ve iradesi saygıyla karşılanır. Uygarlık göstergesidir. Demokrasiyi yurttaşına çok görenlerin telaşı boşunadır.