14 Mayıs seçimleri yaklaşırken ve de Türkiye siyasetinin sağı da solu da Batı’nın emperyal ülkelerinden, özellikle Amerika’dan referans beklerken bugün işte böyle bir kuşak aranır oldu ve dSe olmakta.

Ama o kuşak, 6 Mayıs 1972 günü Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamıyla imha edilmek istenmişti.

O kuşağın simge ismi Deniz Gezmiş ise Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik. Bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve ülkedeki işbirlikçilere karşı mücadele verdik. Ölümden korkmuyorum. Ben 25 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum demişti.

***

Ama vicdanlarda asla kabul görmemişti ve de görmedi bu idamlar.

Bugünkü siyasetlerin öncesi vermişti bu kararları. Kimi meclise girip “evet” demişti, kimi meclise girmeyerek “evet” demişti.

O günün meclis aritmetiği 450 idi. Süleyman Demirel'in Genel Başkanı olduğu AP'nin 260, İsmet İnönü'nün Genel Başkanı olduğu CHP'nin 144 ve diğer partilerin toplamı 46 olmak üzere 450 milletvekiliydi. Yalnız 48 milletvekili “hayır” demişti.

Oysaki bugün o kararların yanlış olduğu söylenir, vicdanlardaki rahatsızlık dillendirilir oldu.

Çünkü bu toplumun vicdanında asla kabul edilmedi, bu toplumun hafızasından hiç mi hiç silinmedi bu idamlar.

İşte bu nedenle bugünkü siyasetler, geçmişiyle bir yüzleşebilmeli ve de bir vicdan muhasebesi yapabilmelidir diyoruz.

***

Aslında idam edilen yalnız bu üç genç değildi...

O kuşağın yükselen ve Anadolu topraklarına ekilen toplumcu rüzgârı idi...

Uyanmış toplumsal enerjinin bastırılması idi...

Çünkü zamanın Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı demişti.

Çünkü toplumsal dinamizm sistemin sahiplerini sarsar, patronlar sendikalardan, sistem muhaliflerden korkar olmuştu.

Yani çare bu uyanışı bastırmak, dizginleri sıkmaktı.

Ve bu üç genç bunun için seçilmişti.

***

Peki, ne idi bu kuşağın kavgası? Kimdi bu gençler?

Onlar; 2003'ün Temmuz'unda Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçiren Amerikan askerlerini, 1968'in Temmuz'unda Dolmabahçe rıhtımında denize döken gençlerdi.

Onlar; bugün Ortadoğu'yu kana bulayan, İslam dünyasını mezhep ve etnik savaşlara mahkûm eden Amerikan emperyalizmine karşı başkaldıran, milli duyguları yüksek yurtsever gençlerdi.

Ve onlar:

Bunun için Amerika defol demişlerdi.

Bunun içinNATO’ya hayır demişlerdi.

Bunun için 6. Filoya hayırdemişlerdi.

Ve de bunun içinBağımsız Türkiye demişlerdi.

Ve onlar bunun için:

Sömürüye hayır dediler.

Eşitlik dediler.

Parasız Eğitim dediler.

Özgürlük dediler.

Ne ezen ne ezilen dediler.

***

Ve onların itirazlarında:

Emperyal işgalle savaşarak kurulan Cumhuriyetin, sömürgeleşmesine itiraz vardı.

Anadolu topraklarının ABD üsleriyle doldurulmasına itiraz vardı.

Türkiye’nin, ABD’nin bölgedeki bir karakolu yapılmasına itiraz vardı.

Ve onların itirazlarında, bugün bölgemizi kana bulayan ABD emperyalizmin kanlı politikaları vardı.

Onların itirazlarında, ABD emperyalizminin kanlı tarihinde (Meksika’da, Küba’da, Nikaragua’da, Guatemala’da, Endonezya’da,  Laos’ta, Kamboçya’da, Şili’de, İran’da, Arjantin’de) yaptıkları ve yaptırdıkları katliamlarla 100 binlerce insanın öldürülmesine bir duruş vardı.

Ve de onların itirazlarında, 4 milyon Koreliyi, bir milyondan fazla Vietnamlıyı öldüren Amerikan politikalarına bir karşı koyuşvardı.

İşte bu nedenlerle ABD emperyalizminin, Türkiye’ye yerleşmesine ve de bu nedenle yerleştirilmesine itiraz etmişlerdi.

Ve onlar asla unutulmadı, unutulamadı

Ve onları bugün bir kez daha anmak, bir kez daha yazmak gerekti

Çünkü onlardaki milli heyecan, özellikle bugün daha da aranır oldu