Büyük bir deprem felaketi yaşadık, tüm Türkiye olarak onun yaralarını sarmaya uğraşıyoruz. Pahalılık diz boyu, pazarın ve marketin önünden geçmeye korkuyoruz. Döviz, altın, akaryakıt, doğalgaz, elektrik fırladı gitti, arkasından bakakaldık.

Derken, bir de seçim çıktı ki, demeyin gitsin. Bir hengâmedir gidiyor. Millet, akşam yemeği için tencerede ne kaynatacağını unutup kimin cumhurbaşkanı olacağının peşine düştü. Öyle bir kördüğüm olduk ki, sormayın gitsin. Ben de bu hengâmede aklıma geliveren bir fıkra/öyküyü sizlerle paylaşayım dedim. Öykünün aslı Alman yazar Christoph Martin Wieland'ın "ABDERALILAR” adlı romanında geçer. Ancak ben Nasrettin Hoca uyarlamasını daha çok sevdim ve öyle anlatacağım.

Günlerden bir gün, Nasrettin Hoca kalabalık bir yemeğe davet edilmiş. Tam yemeğe başlayacaklarken, davet sahibi bizim hocadan konuşma yapmasını istemiş. Hoca, ayağa kalkıp konuşmaya başlayacak olmuş ama yemeğin gecikmesinden hoşlanmayan davetliler buna tepki göstermiş ve bir homurtudur yükselmiş. Bunun üzerine Hoca sesini yükselterek şunları söylemiş:

•Yalnızca iki söz söyleyeceğim size, hepsi o kadar!

Gürültü patırtı kesilince de hemen bir öykü anlatmaya girişmiş:

-“Bir zamanlar, Akşehir’den Konya’ya gitmek için bir eşek kiraladım. Tesadüf bu ya, eşeğin sahibi de aynı yere gidecekmiş. Bu nedenle de yola birlikte çıktık. Epey yol aldıktan sonra, öğle sıcağı tepemizde yumurta pişirmeye başlayınca, dinlenmek için bir su kenarında mola verdik. Ortalıkta dikili bir ağaç olmadığı için gölge de yok. Bu nedenle ben hemen hayvanın diğer tarafına geçerek onun gölgesine uzandım ama eşeğin sahibi buna tepki göstererek gölgeye kendisi oturmak istedi.

Ben de dayanamayıp;

-“Ben bu eşeği kiraladığıma göre gölgesinde yatmak da benim hakkım.” dedim ama adam hiç oralı olmayıp beni güneşe doğru iteleyerek gölgeye kendisi oturdu ve;          ─ “Kiraladınsa eşeği kiraladın, gölgesini değil…” dedi.

…………….

Öykünün tam burasında Hoca, lafını keserek yerine oturmuş.

Halk, bu kez de merak içinde bağırmaya başlamış:

•“Ee, söylesene be adam, sonra ne olmuş?”

Bu feryat figan üzerine Hoca, yeniden ayağa kalkmış ve halkı şöyle bir süzdükten sonra şunları söylemiş:

•İşte siz böylesiniz. Hem bu dünya, hem de öteki taraftaki iyiliğiniz için iki laf edeyim dedim, izin vermediniz. Şimdi de bir uyuz eşeğin gölgesini mi merak ediyorsunuz?

***

Fıkra/Öykümüz bu şekilde… Ortalık kırılıyor, milyonlarca depremzede ortada, millet pahalılıktan ekmek bile alamıyor, işsizlik dersen had safhada ve biz tüm bunları bırakıp cumhurbaşkanının kim olması gerektiğini tartışıyoruz.

Aramızda kalsın ama ben halâ bir şeyi merak etmekteyim; sahi eşeğin gölgesi kimin?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Hayatta neyin önemli olduğunu keşfetmek için bir felaket beklememek gerekir. H. Jackson Brown

•İnsan bir kuyuya düştüğünde, itenin ne önemi vardır ki. Onu en çabuk şekilde dibe götüren, kendi ağırlığıdır. JOHN WEBSTER

•Eğer kendi öncelikleriniz planlarınız arasında yer almazsa, diğer insanların öncelikleri onların yerini alacaktır. Robin Sharma

•Fark yaratmak için çok küçük olduğunuzu düşünüyorsanız, bir sivrisinekle yatağa hiç girmemişsiniz demektir. Anita Roddick

•İnsanlar kırmızı bir güle doğru koşarken çoğu zaman ayaklarının altında ezilen kır çiçeklerinden habersizdirler.  ANONİM

•İnsanlar, dünyada çabuk yükselen şeylere değer verirler ama hiçbir şey toz ve tüy kadar çabuk yükselmez. HORACE MANN

•Bütün gayreti karnına giren şeyler için olan kimsenin, kıymeti de karnından çıkan şey kadardır.  İMAM GAZALİ