ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ
DAHA YAŞANIR BİR KENT
Siyasi haritayı “Medeniyetin olduğu yerde sosyal demokrasi
var” diye yorumlayanlara, bugünlerde “Ama…” diye karşılık veriliyor, “Sosyal
demokratların yerel yönetimde olduğu yere de altyapı hizmeti gelmiyor”…
Ege’nin sosyal demokrat belediyeleri, parasızlıktan
kıvranıyor.
Büyük altyapı projelerine kaynak temin edemiyorlar.
Merkezi hükümetten gereken desteği göremiyorlar.
Teftiş sopası başlarının üzerinde sallanıp duruyor.
Eldeki olanaklarla, kentlerini, beldelerini çağdaş bir
görünüme kavuşturmak için çabalasalar da, günlük hizmetleri aksatmadan yerine
getirseler de, insanca yaşama, sosyal adalete, çevreye, kültüre, sanata değer
verseler de, temel altyapı ihtiyaçlarını gidermedikçe, kentleri “daha yaşanır”
hale getirme uğraşısı bir noktada eksik ve yetersiz kalıyor.
Ve Ege kentlerinde, kasabalarında “şaşmaz” sosyal
demokratlar bile, “Hizmet alabilmek için yerel yönetime iktidar partisi
adaylarını mı seçsek?” diye düşünmekten kendilerini alamıyorlar.
İşte “ileri demokrasi” dedikleri bu olsa gerek.
Bir sonraki yerel seçimlerde, en “ihtimal dışı” görülen
yerler bile “ileri demokrasi”ye geçerse, sakın şaşırmayın!
Direncin de bir sınırı var.
*
CNBC-e Business dergisinin “yaşanabilirlik” araştırmasında,
Çorum, “suç oranı en düşük il” çıktı.
37 yaşam kriterine göre 100 puan üzerinden 46 puan almak
suretiyle de yaşanabilir 11. il oldu.
Hatırlanacağı üzere, bu sıralamada Ankara birinci olurken
Antalya ikinciliği elde etmişti.
Suç oranı, sayısal olarak ölçülebilir bir kriter.
Bu başarının altını kalın biçimde çizmek ve payı olan
herkesi, tüm Çorumluları kutlamak gerek.
218 bin nüfuslu Çorum, bir yanıyla, yürünerek her tarafına
ulaşılabilen küçük bir kent.
Öte yanıyla da, büyük kentlerde var olan pek çok olanağa
sahip.
Ama, kent içi trafik keşmekeşi, park yeri sorunu gibi hayatı
cehenneme çeviren olumsuzluklar da yok değil.
Sıralamaya kalkarsak çok sayıda “yok” sayabiliriz.
Amacımız da bu değil zaten.
Yaşanabilir kent sıralamasındaki 11’inciliğimizi ağız
tadıyla kutlarken, daha ileri bir yaşam standardı için daha daha neler
yapılabileceğimizi, neleri yapmaktan kaçırmamız gerektiğini de düşünmek
durumunda olduğumuzu hatırlatmak…
Daha yaşanır bir Çorum için gayret göstermek, bu kentin
havasını soluyan herkesin sorumluluğu…
Başta kendisine, yakınlarına, sevdiklerine karşı görevi.
*
Kentler, yalnızca binalarıyla, caddeleri, meydanları, park
ve bahçeleriyle, sosyal-kültürel mekânlarıyla kent olmuyor.
Kenti kent yapan en öncelikli unsur “insan”…
Ahmet Hakan’ın Hürriyet’teki “Yozgat Müdafaası”nda ifade
ettiği gibi, kentliler büyük kentlere göçüyor, yüksek öğrenime giden gençler
dönmüyor, boşluklar da kırsal kesim tarafından dolduruluyor.
Kentler fiziki olarak büyüseler, gelişseler de,
sosyal-kültürel bakımdan geri gidiyor.
En azından olması gerektiği kadar ileri gidemiyor.
Hani fıkradaki gibi:
Olmadık yerde caddeyi karşıdan karşıya geçmeye çalışan
kadına trafik polisi çıkışmış:
-Nereye gidiyorsun be kadın?
Kadından son derece doğal bir cevap:
-Eltimgileeee….
İnsan kalitesini iyileştirmeye çalışmakla da yükümlüyüz
demek ki…
*
Ahmet Hakan, dün yazdı. Çorum’dan da bir mesaj almış,
“Çorum’a yönelik haksızlıklar silinecek gibi değil. Senin elin bir de Çorum’a
gelir” diye.
Geçen gün yazmadık mı; Çorumluların “Oldu olacak, 218 bin
nüfuslu Çorum’u, merkez nüfusu 70-80 bini geçmeyen komşu illerden birine ilçe
olarak bağlayın da, biz de kurtulalım, siz de kurtulun!” demeye başladıklarını…
Ahmet Hakan, “Mazlum Şehirler” dizisine Çorum’dan başlarsa
isabet eder bizce.
ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ