Nerede olursan ol, yüce Allah’ın seninle beraber olduğunu unutma. İşte bu, Allah korkusunun ta kendisidir. Allah korkusu, kişinin helaller ve haramlarla yüzyüze olduklarında Allah’ın kendilerini gördüğüne, bildiğine inanarak hareket etmektir. Yani her işi Allah için, Allah rızası için yapmak veya Allah’ın hatırı, saygısı ve sevgisi için yapmamaktır.

Cebrail A.S.in R.SAV.e buyurduğu gibi, “İhsan nedir sorusuna, Allah’ın bizi gördüğüne mutlak inanmak ve ona göre davranmaktır, zira siz onu göremiyorsanız da o sizi her an görüyor” buyurmuştur. İşte bunun adına Allah cc. hazretlerine saygıya dayalı Allah korkusu denmektedir.

Şimdi, Allah korkusunun fiilen gösterildiği yüzlerce örnekten birisi, asrı saadetle sahabi devrinden birisi de zamanımızda yaşanmış bir olayda tecelli eden Allah korkusu nasıl olur, iki örnek sunalım:

Dünyaya gelmiş geçmiş olan peygamberlerden sonra en adil adamı olan Hz. Ömer R.A. zamanında Hz. Ömer’in gece şehri Medine’yi teftişi sırasında gördüğü ve İslam tarihinde dillere destan olan süte su katma olayı ki; Hz. Ömer R.A. bir gece yanına iki oğlu, Hz. Abdullah ve Hz. Asım’ı alıp emniyet ve asayiş amaçlı Medine’deki sokakları ve mahalleleri dolaşıyor.

Gece yarısı bir evin damından bir mum ışığı görüyor. Sokağa bakan pencereden içeriden bir ses duyuyor. Bu Medine’de süt satan bir ana-kızın evi. Anası kızına sesleniyor. Kızım kazandaki süte biraz su kat da süt çoğalsın, diyor. Kız bu sesi duymamazlıktan geliyor. Biraz sonra anası sesleniyor, kızım süte su kattın mı, diyor. Kız hayır ana diyor. Anası, kızım niçin süte suyu katmadın, süt çoğalırdı, deyince, kızcağız, anacığım Hz. Ömer  duyarsa senin dilini, benim de elimi keser. Bilmiyor musun, der. Anası kızına; kızım ben Ömer’i bilmem mi, dediklerini aynen yapar ama şu saatte nereden duysun, uykunun koyu zamanında uyuyordur, der. Kız haykırır, ana ana, Ömer görmezse her an bizimle beraber olan yanımızda ve şahdamarımızdan bile bize daha yakın olan Allah da mı görmüyor, der.

Dışarda sokakta bu olayı duyup görerek izleyen Hz. Ömer secde ederek rabbine şükreder. Yarabbi, bana Allah korkulu insanlara hizmet etmeyi nasip ettiğin için sana sonsuz hamdü senalar, şükürler olsun, der.

Oğullarına hitaben, bu asil kızı sizden birinize Allah’ın emri ile isteyim, der. Ve oradan ayrılırlar. Gerçekten o asil kızı oğlu Asım R.A.ya ister ve alır ve Hz. Ömer’in oğlu Asım’ın bu kızla evliliğinden Emevilerin en adil halifesi Hz. Ömer’in torunu Ömer B. Abdulaziz doğar, ki, bu zat, Allah’ın adı anıldığında Allah’ın azametinden vücudu titrer ve bayılırmış. İşte Allah korkulu insanlar haramdan, yalandan, zehirli yılandan kaçar gibi kaçarlar. İşte Allah korkusu buna denir.

Haram lokma ile beslenen vücut, paslı demire benzer. Paslı demiri ancak ateş temizler.

Şimdi bir misal de zamanımızdan, yaşanmış bir olayı arzedelim.

Bu güzel insanlar her  devirde bulunurlar. Yoksa dünyanın çivisi kopar.

Güzel Çorumumuzun dürüst insanlarından birisi ve 40 yaşında olan her Çorumlunun bildiği köklü manifaturacı esnafından Bilalzade Hakkı efendi, yani Hakkı Bilal…Hakkı abinin ömrünün son 15-20 senesinde nerede ise devamlı beraber olduk. Kendilerinin zengin, alim, hafız, Arapça, Farsça, Osmanlıca ve güzel Türkçe, hatta Fransızca bildiğini biliyorum. Bu zatın hayatı ile ilgili önemli olayları kendisinin müsaadesi ile öldükten sonra ibreti alem olsun için anlatabilirsin dedi. Çorum Hakimiyet’te yıllar önce üç ay yazdım. Onlardan bir örnek arzediyorum:

Hakkı Abinin Ilıca Bağlarında 5 dönümlük bir bağı var idi. Bu bağın ortasından çevre yolu geçti ve o civar imara açıldı. Hakkı abi burayı satılığa çıkardı. Yanılmıyorsam 35 sene önce iki kişi geldi. Bahçenin dört dönümlük bölümünü o zaman 3,5 milyona anlaştılar, el sıkıştılar. Hakkı abi onlara, ben ölsem de sözümden caymam. Siz muhayyersiniz, dedi. Avukatına emir vererek tapu yapılmasını söyledi. Alıcılar gittiler, birkaç gün gelmediler? Bu arada başkaları geldiler. Bu arsanın ucuz satıldığını Hakkı abiye söylediler ve 3,5 milyona şifaen satılan yere önce 4-5-6-7 milyona kadar fiyatı yükselttiler. Hakkı abi her fiyat artırdıklarında arsayı sattığını ve alıcıların tapu almaları için gelmelerini beklediğini söylüyordu.

Adamların ısrarı üzerine emlakçıları nezaketle yazıhanesinden kovdu. Arsayı daha önceden sattığı adamları çağırttırdı. Adamlara niçin gelip tapuyu almadıklarını sorduğunda felanca emlakçılar bize Hakkı Bilal’dan arsayı 7 milyona aldık, dediler. Biz de onun için gelmedik, deyince, onlara çıkıştı ve beni nefsimle harp ettiriyorsunuz. Ölürüm de sözümden dönmem ve 70 senedir de dönmedim, dedi ve 7 milyonu verdikleri halde daha önce başkalarına 3,5 milyona şifaen sattığı arsayı önceden anlaştığı kişilere verdi ve birkaç ayet okudu. Allah cc. hazretleri karşımda dururken asla sözümden dönemem. Hiç kimse Allah’ı kandıramaz. Ancak kendini kandırır. Bunu böyle bilin. Allah’ın öyle kulları vardır ki, atın et yemediği gibi onlar da asla haram yemez. Yalan söylemez ve sözlerinden dönmezler. Bunun sebebi Allah korkulu olmaktır, dedi.

Netice: Her insanın sırtına bir polis sarsanız yine de onu kötülük yapmaktan önleyemezsiniz. Ancak kalbine Allah korusunu ta çocuklukta yerleştirir iseniz, onu asla şeytan kandıramaz. İnsanların kalbini ve zihnini temizlemeden hareketlerini temizleyemeyiz. İşte kalp ve ruh temizliği Allah korkusu ile olur.

Nizamı alem ahlak iledir.

Zevali alem kim Allah’tan korkarsa ulu Allah bütün insanları hatta hayvanları bile ondan korkutur ve onun emrine verir.

Yazımızı Ulu Allah’ın bir ayeti ile bitirelim:

Allah’tan korkmayanın yapmayacağı kötülük yoktur. Allah korkusu kötülük havuzunun vanasıdır, iyiliğin anasıdır.