Sakarya nehrinin aktığı yere gidip bir bakın. Bir gece vakti olsun bu seyahat.

Kelebeklerin dansına tanık olur ve belki de orada kalakalır, büyülenmiş gibi kalırsınız. Gözlerinizi bu güzellikten alamaz  vaktin nasıl geçtiğini bilemez, farkında olamazsınız.

Sakarya’da öyle bir tılsım var ki birçok sanatçı burada minder atmış ve bir ün sahibi olmuş.

Sakarya deyince hemen akla gelen birçok sanatçı saymak mümkün. Ve bunları da herkes tanır. Adına yerler, salonlar olmuş ünlü isimler var.

Belki ünü en yaygın bir isim Sait Faik; o kadar çok yayılmış ki adı, dünya edebiyatına hizmetlerinden dolayı Mark Twain onur ödülü sahibi olur. Bu ödülü alan ikinci Türk’tür.

Öyküler o kadar sıcak, insan sevgisi, doğa sevgisi doludur ki bu kadar çok seven ve bunu öykülerinde de yansıtan, anlatan bir insan o kadar çok sevgiye hasret galiba. Haldun Taner onunla ilgili yazdığı güzelim yazıda, daha doğrusu ünlü isimler için yazdığı ' Ölürse ten ölür canlar ölesi değil ' kitabında…

Ne kadar çok insan tanımış ve onlar hakkında çok güzel bir üslup ile tahliller yapıyor, onları tanıtıyor.

İzleyebildiğim kadar Sait Faik hakkında en son bir kitap hazırlayan Necati Mert.

Necati Mert te Adapazarlı iyi bir öykü yazarı.

Necati Mert’i bir ara konferanslarda, sergilerde görmek kabil oluyordu. Bir araya geliyor konuşma imkanı bulabiliyorduk.

Adapazarı'na gelirken bana verilen iki isimden biri Necati Mert idi. Oteki de bir avukat.

Necati Mert o zamanlar kendi kitaplarını kendi basıyordu, Çark Suyu ismi altında. Gelişim Yayınları ismini taşıyan bir kitapevi çalıştırıyordu.

Gelen gideni çoktu. Entelektüel muhabbetler oluyordu. Kitap sevdalılarının mutlaka uğradığı ve takıldığı bir kaç yerden biri Necati Mert’in yeri idi.

Şimdi kitapçılar çoğaldı.  Kitapçılar Çarşısı açıldı. Bütün kitapçılar aşağı yukarı bu çarşıya toplandı.

Dilediğiniz türde bir kitabı rahatlıkla bulabilirsiniz.

Diyanet Yayınları da bu çarşıda bulunuyor.

Sait Faik Kültür Salonu vardı ve burada birçok konferansı izleme imkanı bulduk. Yalnız konferans değil birçok tiyatro oyununu , oyuncusunu da bu salonda izleme imkanı bulduk. Tanımak imkanı elde ettik.

Salona girerken bir sergi salonu vardı.  Orada zaman zaman bir takım sergiler oluyordu. Adapazarı’nda sergi salonu çok. Güzel Sanatlar Galerileri çok: AKM de var, Ofis Sanat Merkezi var, Kazım Taşkent Konser Salonu var. Yine başka bir sergi salonu var. Ne kadar zengin bu bakımdan. 

Necati Mert günden güne daha iyi bir yere geldi. Kitapları yayınlandı satıldı.  Faik Baysal, Necati Mert hakkında çok güzel bir yazı yazdı.  Necati bu yazıyı özenle kitapevine astı. Bugün Adapazarı'nda Faik Baysal adına bir kütüphane var. İyi de çalışıyor. O kütüphanede çalışan ve gerçekten iyi iki isim vardı.  Ne oldu bilmiyorum.  Bir takım anmalar yapıyorlardı.

Bir bahçeye Sait Faik heykeli yaptırılıp getirildi ve dikildi. Ve bu heykelin çevresinde Sait Faik’e ait kitapların birer kopyası yapılarak çevrelendi. Güzeldi.

Bu heykel İzmir’den getirildi.

Adapazarı'nda sanatçı çok dedik. Yazar var, fotoğrafçı var, ressam var. Karikatürist, hattat var. Resim çalışmaları yapılan atölyeler var.