İnsan kendine iyi gelecek ve kendini sağaltacak bir yol hep bulagelmiştir.

Prehistorik çağlarda erkekler avlanmak için ve eve/ mağaraya yiyecek getirmek için çıktıklarında, kimi kez, hatta çok kez yara-bere içinde dönerlerdi. Eşi/ karısı çevrede gezer ve doğadaki bazı otlardan, çiçeklerden toplar,onları bir çeşit kullanılır hale getirir, yine farklı yöntemlerle eşinin yarasını, burkulmasını tedavi ederdi.

Bu yüzden diyebiliriz ki ilk doktorlar kadınlardır.

Bu yalnız erkeklere özgü bir hal değil. Aynı davranış kalıbını hayvanlarda da görmek kabil diye rahatlıkla ileri sürebiliriz.

Bunu daha geçenlerde basında yeralan bir habere dayanarak söylüyorum.

Haber ilginç bir yerde yaşayan insanlar o çevrede yetişen bir bitkiyi yiyorlarmış. Bir bakmışlar ki bir maymun da o yedikleri bitkiyi ağzına alıp çiğniyor. Ve o çiğnediği şeyi çıkartıp en sonunda gözünün altında beliren bir yaraya sürüyor ve gözünün altında yer alan yara iyileşiyor.

Aklıma zakkumcu Ziya olayı geldi. Ne çok tartışıldı.  Ve Ziya en sonunda Amerika'da patent aldı.  Hazırladığı ilaç kanser tedavisinde kullanıldı.

Simyacıların gizli çalışmaları sırasında, onlar uzun yaşamanın ve zengin olmanın yollarını ararken tesadüfen de olsa tedavi sırasında kullanılacak birçok ilaç buldular ve bunlar tıp dünyasında kullanıldı.

Fitoterapi gibi bir yol ortaya çıktı.

Alternatif tıp diye bir yol tespit edildi. Ve bunlar için Çin’e kadar insanlar tedavi olabilmek için gider oldu. Mesela Sağlık Bakanlığı yapmış olan Yıldırım Aktuna…

Giderek bu konu bir bilim dalı oldu. Yalnız ve yalnız farmakoloji bu işle yoğun bir biçimde ilgilenmeye başladı.

Kimyasal ve sentetik ilaçlar yapılır oldu. Birçok hastalıklara çare bulundu. Ama daha doğrusu bu hastalıkların neden ileri geldiği bilinir oldu. Önleyici tıp çok gelişti. Doktorlar hem anlatıyorlar, hem bazı gazetelerin köşelerinde yazıyorlar ve TV kanallarında da anlatıyorlar.

Bu yüzden ki insan ömrü tıbbi gelişmeler sayesinde uzadı. Uzadı ama bir de yaş almanın getirdiği rahatsızlık ile başetmek zorunda kaldı insan.  Bunlarla Geriatri diye bir dal uğraşıyor. 

Mesir macunu çok eski bir tedavi yolu olarak bilinen ve bu güne kadar gelen, bir şölen ile anılan ilaçtır.

Ve birçok derde deva olarak bilinir.

Yavuz Sultan Selim’in eşi Hafsa Sultan rahatsızlanır. Bu rahatsızlık bir süre devam eder, çare aranır. Ve en sonunda Manisa Şifahanesinde Merkez Efendi 40-41 çeşit baharat ile bunların karışımından bir ilaç hazırlar.

Kanuni Sultan Süleyman’ın da annesi olan Hafsa Sultan bu macun ile tedavi olur ve sağlığına kavuşur.

Ve Hafsa Sultan bu hazırlanan macunun halka da bedava dağıtılmasını salık verir.  Mesir macunu yılın belli günlerinde Manisa’da bir caminin üzerinden halka dağıtılır ve bunun için bir şölen yapılır.

Bu bir şenliktir.

İnsan ömrü ve sağlığı çok önemlidir.  Hayat çok önemli ve kutsal bir şeydir.

Hayat kurtaran doktorlara da şükran ve minnet borcumuzu unutmayalım.