Nadir toprak elementleri denilen cevherler dünyanın her noktasında bulunmuyor. En büyük rezerv alanı Çin’de yer alıyor.
Çin bu elementleri işleyen ve tüm dünyaya özellikle ABD ve AB ülkelerine pazarlayan en büyük üretici konumunda. Çin’in payı dünya piyasasının yaklaşık %60’ı. Bu elementleri içeren madenlerin işletilmesi ve pazarlanmasında Çin ve ABD rekabet içinde. Sahip olanlar veya uzun süre alıcı durumda olan ülkeler açısından kritik öneme sahip.
Bu nadir toprak elementlerinden bazıları ve kullanım alanları:
“ Skandium – havacılık bileşenleri, buhar lambaları,
Hriyum – Lazerler, mikrodalga filtreleri,
Lantan – Kamera lensleri, pil elektronları,
Samaryum – Nötron yakalama, mıknatıslar,
Iterbiyum – Kızılötesi lazer, kimyasal indirgenler” (Cumhuriyet, 9 Ekim 2025)
Bu elementler teknoloji, özellikle uzay teknolojileri, silah sanayii ve bilişim sektöründe kullanılıyor ve önemi çok büyük. Kullanım alanının çok stratejik olması nedeniyle her ülkenin dikkatini çeken, elde etmek istediği maddeler.
Bu kıymetli elementlerin dünyada ikinci en büyük rezerv alanı, basından öğrendiğimiz kadarıyla, ülkemizde, 694 milyon tonluk kapasiteyle Eskişehir Beylikova – Sivrihisar arasındadır.
Dünyadaki en büyük ikinci rezerv sahası olduğu belirtiliyor. Bu oranda stratejik elementlerin ülkemizde bulunması ülke kalkınması ve geleceği açısından son derece önemlidir. ABD ve AB ülkelerinin peşinden koştuğu bu elementlerin çıkarılıp işlenmesi, öncelikle ülke çıkarlarına uygun olarak kullanılması, fazlasının ise dünya piyasalarındaki değer üzerinden dışsatımla pazarlanması kritik önemdedir.
Türkiye’de maden işletmeciliğinin yabancı tekellere çok düşük gelir karşılığı pazarlanmasına tüm halk, partiler ve demokratik kitle örgütleri (DKÖ) karşı çıkıyor. Yabancı şirketlere ve yerli ortakları ile yine yabancı şirketlere ve yerli özel maden şirketlerine çıkarma ve satma anlaşmasından kamu yaklaşık olarak %2 civarında gelir elde ediyor; çok düşük bir oran. Neredeyse topraklarımız yabancı tekellerin elinde yok ediliyor, ormanlarımız ölürken madenlerimiz yurtdışına gidiyor. İktidar bu alandaki anlamsız tavrını sürdürüyor. Nerdeyse madenlerimiz yabancılara peşkeş çekiliyor. Altın madeni sahalarının Kanada ve ABD şirketlerine verilmesi sonucunda son derece düşük gelir elde ettiğimiz gibi ormanlarımız ağaç kesimiyle yüzlerce yıl sürecek doğa felaketine uğratılmıştır. Nadir elementlerin de emperyalist ülkelere ucuza pazarlanma görüşmeleri yapıldığı duyumu alan ana muhalefet partisi başkanı Sayın Özgür Özel 7 Ekim 2025’te, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, iktidarın bu rezervleri işletme hakkını ABD’ye verdiğini öne sürdü. Özel “Türkiye NTE’lerle ilgili ayağa kalkmalı; iktidar kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz.” ifadeleriyle iktidarı eleştirdi. Bu çok önemli bir uyarıdır, ciddiye alınmalıdır ve ülke geleceği, savunması ve teknolojik gelişiminde büyük payı olacağı öngörülen bu elementler devlet tarafından çıkarılmalı ve öncelikle ülke gereksinimleri gözetilerek işletilmelidir. Konunun uzmanları NTE’lerin “jeopolitik kaldıraç ve stratejik silah haline geldiği”ni belirtiyor.
Vahşi madencilik, sömürge madenciliği diye de adlandırılabilecek bu faaliyetler ülkeye zarar vermekten, yabancı tekelleri daha da zenginleştirmekten öte bir anlama gelmez. Kesinlikle ülke çıkarlarıyla bağdaşmaz.
“ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri bu elementlerin yüzde 60-70’inin Çin’den sağlanması nedeniyle alternatif kaynak arayışında. Türkiye söz konusu rezerv iddialarıyla bu alanda potansiyel bir alternatif rota olarak öne çıkıyor.” (Bianet)
ABD’nin en güçlü rakibi sessiz dev Çin hem ekonomi hem uzay teknolojileri konularında oldukça ileri durumda ve bu emperyalizmi korkutuyor. Bu ciddi tehdit karşısında savunmaya geçerek Çin’i her köşeden sıkıştırmaya başladı.
Beylikova’da bulunan cevher içinde bir miktar toryum ve uranyum da bulunduğu bildiriliyor. Her ikisi de nükleer santral ve silah yapımında kullanılıyor. Bütün dünya ülkeleri bu elementlerin peşinde, ucuza elde etmek ve teknolojilerini geliştirmek istiyor.
Eskişehir’de bulunan bu dev rezerve karşın, çok küçük kapasiteli bir tesisin varlığı belirtiliyor. Bu tesisin kapasitesi büyütülmeli, işletme hakkı kesinlikle yabancı şirketlere devredilmemelidir. ODTÜ, BOĞAZİÇİ, İTÜ gibi ciddi üniversitelerimizden yetişen genç beyinlerin madencilik alanında görevlendirilmesi, yerli ve kamu çıkarını gözeten tesislerin kurulması, elementlerin çıkarılması ve işlenmesi tamamen kendi ellerimizde olmalıdır. Amerikancı politikalardan vazgeçilmeli, ulusal çıkarlarımız temel alınmalıdır.
Durum gerçekten sayın Özel’in anlattığı gibi ise, yani NTE’ler ve diğer stratejik madenler ucuza yabancı şirketlere veriliyorsa, ülkem açısından geri dönülemez kayıplar yaşayacağız.
İktidarın madencilik alanında sergilediği duyarsız tavra karşı ana muhalefet partisi CHP, sol, sosyalist partiler Eskişehir’de arka arkaya mitingler düzenleyerek gelişmeleri protesto ediyor. Umarım vicdan sahipleri duyar ve bu satışa engel olur.
Emperyalistlerin eline bakan, dışa bağımlı, yeni sömürge bir ülke olmak beni çok rahatsız ediyor. Her şeyin önünde ülkem içindeki halkların çıkarlarını korumaya odaklanmalıyız, sömürgecilerin çıkarlarına değil.
İktidar maden sahalarına göstermediği özeni bu elementlere göstermeli torunlarımızın torunlarının geleceği bugünlerden zora sokulmamalıdır.
