Cumhuriyetimiz 102 yaşında… Yüzyılı aşan bu kutlu yürüyüş, yalnızca bir yönetim biçiminin değil, aynı zamanda bir aydınlanma devriminin adıdır. Her 29 Ekim’de yeniden doğuyoruz, yeniden umutlanıyoruz. Çünkü Cumhuriyet, yalnız geçmişin değil, geleceğin de yol göstericisidir. Bu, bir milletin karanlığa karşı yaktığı meşalenin hâlâ dimdik yandığının ilanıdır.

Bu yıl da yurdun dört bir yanı kırmızı beyaza bürünmeye başladı bile. Her yıl olduğu gibi bu yıl da bayraklarıyla meydanları dolduran milyonlar, “Biz buradayız, Cumhuriyet buradadır!” dercesine haykıracak. Bu sahipleniş, bir ulusun tarih sahnesindeki en onurlu direnişidir. Halkımız, tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi bugün de biliyor: Cumhuriyet giderse, her şey gider.

Cumhuriyet, bir milletin kendi kaderine sahip çıkmasıdır. Kulluktan yurttaşlığa, biattan akla, bağnazlıktan bilime geçiştir. O büyük devrim, bir ulusun zincirlerini kırıp “Ben varım!” deyişidir. Ve o büyük “Ben”, hâlâ dipdiri, hâlâ dirençlidir.

Ne yazık ki Cumhuriyetin 102. yılında da onu içine sindiremeyenler var.
Tarihin karanlık dehlizlerinden çıkmış bu zihniyet, hâlâ halkın bilincini bulandırmaya, kazanımlarımızı törpülemeye çalışıyor. Dini istismar ederek siyasete malzeme yapanlar, her fırsatta laiklik ilkesini hedef alıyor. Ama artık boşuna çabadır… Çünkü Cumhuriyet bilinci, halkın kılcal damarlarına kadar işlemiştir.

Bugün Anadolu’nun herhangi bir köyünde bir çocuk okula giderken çantasına kitapla birlikte Atatürk sevgisini de koyuyorsa; bir genç, “Ben bu ülkeyi daha ileriye götüreceğim,” diyorsa; bir kadın, emeğiyle, bilgisiyle topluma yön veriyorsa bilin ki Cumhuriyet yaşıyor. Ve yaşamaya da devam edecek.

Cumhuriyet, bir halk iradesi düzenidir. O irade, yeri geldiğinde meydanlarda dalgalanan bir bayrak olur; yeri geldiğinde sandığa yansıyan bir vicdan; yeri geldiğinde Anıtkabir yolunda yürüyen sessiz milyonlar olup sel gibi akar.

Bir günde bir milyonu aşkın yurttaşın Anıtkabir’e akın etmesi sadece bir anma değildir. Bu, tarihe karşı verilmiş en görkemli yanıt, karanlığa tutulmuş en parlak ışıktır.
Atatürk mezarında değil, milletin yüreğinde yaşamaktadır.

Cumhuriyet kolay kurulmadı; kolay da yıkılamaz. Onu kuran irade, cephede kanıyla, mecliste kalemiyle, köylerde emeğiyle var oldu. O iradeyi bugün sürdürmek, her yurttaşın namus borcudur. Çünkü Cumhuriyet yalnız geçmişin emaneti değil, geleceğin teminatıdır.

Bize düşen görev; onu yaşatmak, geliştirmek ve çocuklarımıza onurlu bir miras olarak bırakmaktır. Cumhuriyet yalnız kutlanmaz, korunur. Ve bu koruma sloganlarla değil; adaletle, emekle, bilinçle olur.

Atatürk’ün o veciz sözü hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor: “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak olan sizlersiniz.

29 Ekim 2025’te, bir kez daha diyoruz: Cumhuriyet bizim nefesimizdir, ışığımızdır, yolumuzdur. Ona sahip çıkmak, kendimize sahip çıkmaktır.

Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın halkın iradesi!
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk ve devrimleri!

(ÇORUM HABER’İN NOTU: Eğitimci-yazar Mustafa Aydınlı’nın “Gezi Notları” yazı dizisi devam edecek)