Benim gibi sporu ve futbolu seven birisinin ağzından bunları duymak sanırım garibinize gitmiştir. Aylardır hangi televizyon kanalını açsam büyülü futbol topunun ardında 22 genç ve ortada bir hakem sürekli futbol oynuyorlar.
Bir zamanlar (1960-1963) yılları arasında Çorum stadında Osmancık Gençlik kulübünde futbol oynadım. Haftada bir yapılan maçlarda seve seve futbol oynardık.
Antalya’da öğretmenlik yaparken Futbol Federasyonunun açtığı 15 günlük Amatör Futbol Antrenörlüğü kursuna katılmış ve rahmetli İsmet Arıkan’ın yönettiği kursu başarı ile bitirmiş ve diploma almıştım.
O diploma ile Antalya Çağlayan Lisesi Futbol takımını, Serik Lisesi futbol takımını ve Serikspor’u çalıştırmıştım. O yıllarda futbol çok sevilen bir spordu. Gençler de seve seve futbol oynuyor, seyirciler de hafta sonları statları dolduruyorlardı.
O yıllarda yapılan Türkiye Amatör Futbol takımları şampiyonasında Sercan ve Rıdvan
meşhur olmuş Sarıyer ve Fenerbahçe’ye transfer olmuşlardı.
Aradan yıllar geçmiş UEFA ve FİFA futboldaki bu mucizevi gelişimi kullanarak dünya çapında futbol maçları organizasyonları yaparak gençleri ve bütün futbolseverleri haftanın her günü statlara doldurarak futbolun büyüsünü dejenere ettiler.
Aylar geçtikçe futbolun güzelliği ve büyüsü insanları bıktırmaya başlamış televizyonlardaki futbol maçlarını izlemeyi bırakmışlardır.
UEFA ve FİFA bir an önce uluslararası futbol organizasyonlarını bırakarak eskiden olduğu gibi futbolu yerel organizasyonlara terk etmeli gençleri ve sporseverleri rahat bırakmalıdırlar.
Umarım Çorum Futbol İl Temsilcisi Osmancık’lı Engin Ayan kardeşim de bana hak verir. Duyduğuma göre artık sporseverler ve futbolseverler de futboldan illallah demeye başladılar. Futbol emperyalizmi gençleri ve halkı tam anlamıyla futbolla esir aldı. Ne kitap okuyan var, ne tiyatroya, ne de sinemaya giden var, varsa yoksa futbol.
Bıktık artık futboldan ve maçlardan, ben artık futbolla ve maçlarda kaybettiğimiz zamanlarımıza yanıyorum.
FELSEFE
Karacaoğlan der ki bakın olana,/ Ömrümün yarısı gitti talana,
Sual eylen bizden evvel gelene, / Kim var idi biz burada yoğ iken?
Felsefe’den önce ne vardı?
Felsefe’den önce mitoloji vardı. Mitoloji mitleri inceleyen bilim manasında bir terim. Bu bilimin konusu olan efsanelere de mitoloji denir.
Felsefe, hikmet ve hakikat sevgisidir.
NASIL İNSAN OLUNUR?
Bir bilgeye nasıl insan oluruz, diye sormuşlar? Üç adımda demiş bilge. Nedir onlar? Sana kötülük yapanlar hakkında kötülük düşünmeyeceksin, bu birinci adımdır. Sana kötülük yapanlara iyilik yapmaya başlarsın. Bu ikinci adımdır. Bu adımı atabilirsen insan olmaya başladın demektir. Nihayet sana iyilik yapanla kötülük yapanlar arasında bir fark hissetmemeye başlarsın, işte insan olmak budur.
TERAZİ
Bir bilgeye, “Bir insanın akıl düzeyini nereden anlarsınız? diye sormuşlar.
“Konuşmasından”… demiş.
“Ya hiç konuşmazsa!*”
Gülümseyerek şu cevabı vermiş. O kadar akıllı insan yoktur.
Ahlak, namus dürüstlük ve liyakat ülkem insanına bol geldi. Yalan, talan ve
aşağılanmak cehaletin tercihi oldu maalesef.
Şimdi 2 dörtlük zamanıdır.
Bizleri yarattın anladık seni, Yerlerde göklerde aradık seni,
Allah’ın evi gönüldür dediler, Gönüller yaparak yaşadık seni… (Mehmet Özata)
Yüzde ısrar etme, doksan da olur, İnsan dediğinde noksan da olur,
Sakın büyüklenme elde neler var, /Bir ben varım deme, yoksan da olur…