Avrupa ülkeleri destekli ABD’nin Irak, Suriye ve Libya işgallerini izlemekle yetinirken biraz da olsa durumun farkına varmıştık ama son günlerdeki İsrail-Gazze, İsrail-İran ve ABD-İran arasındaki gelişmeler bize gösterdi ki, dünyada yeni horozlara yer yok. Bunun da en açık göstergesi, ”Atom bombasını ben yaparım ama sana yaptırtmam.” gibi bir garip mantık mantıksızlığı. Kümese yeni gelen horozun başına gelen gibi, eski horozlarımız hemen tepesine binip terbiyeye sokuyorlar.

Oysa eskiden şimdiye göre daha insaflıydılar. En azından iyi bir tarım ülkesi olup ürettiği ürünleri onlara ihraç ederek kazanılan parayla yine onlardan silah almamıza hoşgörü gösteriyorlardı; şimdi o işi de kendilerine bağladılar. Artık her konuda olduğu gibi tarımda da onlara bağlıyız. Bizim nesil ilkokula giderken, kitaplarımızda “dünyada kendi ürettiği kendine yeten 7 ülkeden biriyiz” diye yazardı, biz de şişip hindi gibi kabarırdık. Şimdi ise tarımda da onlara bağımlı hale geldik. Tarlaya ektiğimiz tohumu da onlardan alıyoruz, tohumla birlikte gönderdikleri hastalıkları önlemek için ilacını da. Üstelik verdikleri tohumla yetiştirdiğimiz üründen yeni tohum da alamıyoruz, alsak da yetişmiyor. Ertesi yıl yine bavullar dolusu paralar verip tohumu yine onlardan almak zorundayız.

Gelişmiş ülkeler dediğimiz sömürücüler, bu işi eskiden açıkça yapıyorlardı. Gidip bir yerleri silah zoruyla işgal ederek kendine bağlıyor, sonra da oranın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi ülkesine taşıyorlardı. Şimdi ise bu işi daha da kibarlaştırıp bazı yerlere demokrasi götürme adına, bazılarına da terörizmi önleme bahanesiyle gidip o ülkeyi istenilen biçimde terbiye ederek bir daha yaramazlık yapmamasını garantiye aldıktan sonra geri çekilip uzaktan izlemekle yetiniyorlar.

Peki, o ülke için ne fark ediyor? Yani, geldiklerindeki ve gittiklerindeki durum arasında nasıl bir fark oluyor?” diye sorarsanız, bunu kendilerinden dinlememiz sanırım daha doğru olur.

Bakın, neler söylüyorlar:

"Beyaz kardeşlerimiz bizi uygarlaştırmak için gelmeden önce, bizim hiç hapishanemiz yoktu. Zaten çadırda yaşardık, hapishane nasıl olsun ki? Hapishane yoksa serseri de yoktur. Bu yüzden aramızdan serseri de çıkmazdı.

Aramızda hırsız olmadığı için çadır kapılarımızın girişi de hep açık olurdu. Eğer aramızdan biri at, çadır ya da battaniye edinemeyecek kadar yoksul ise, bu durumda bütün ihtiyaçları komşuları tarafından kendisine hediye edilirdi.

Özel mülkiyete çok büyük önem verecek kadar uygarlaşmamıştık. Ayrıca para nedir bilmiyorduk. Bu yüzden de insanın değeri serveti ile değil, topluma olan katkısı ile ölçülürdü. Birbirimizi aldatmak ve kazıklamak gibi bir düşüncemiz olmadığı için yazılı bir yasamız, dolayısı ile avukatlarımız ve politikacılarımız da yoktu.

Demek ki “Beyaz Adam” gelmeden önce çok berbat durumdaymışız. Bilmem ki, Beyaz Adamın uygar bir toplum için son derece gerekli ve vazgeçilmez olduğunu söylediği bu temel şeyler olmadan binlerce yıl hayatta kalmayı nasıl başarabildik? Ve daha da önemlisi nasıl mutlu olabildik?" Reis John Fire Lame Deer(1903-1976)

Afrika köylüsünün yaptığı tarif ise sömürgeciliğin en yalın görünümü. Bu değişimi kendi durumuna bakarak şöyle tanımlıyor: “Beyaz Adam bizim topraklarımıza geldiğinde onun elinde İncil, bizim elimizde de tapulu topraklarımız ve denizden çıkardığımız inciler vardı. Şimdi ise bizim elimizde İncil var, Beyaz Adam’ın ellerindeyse bizim topraklarımızın tapuları ve inciler.”

Gidişat böyle böyle iken, sonumuz hayrola…

DÜŞÜNEN SÖZLER:

· Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum; önüne atılan bir avuç yemi gagalarken arkasından yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz. DARVİN

· Ezilen halkı anlamak için komünist, sosyalist, solcu, sağcı, ateist ya da dindar olmak gerekmiyor. İnsan ol yeter. CHE GUEVERA

· Hindistan’ın özgürlük önderi Gandhi, İngiliz genel valisine; “bizi yüz yıldır soyuyorsunuz” deyince, İngiliz valisi “siz de çok müsaitsiniz” cevabını verir.

· Silah satar, barış ister; virüs yayar, ilaç satar; insan öldürür, insan haklarını savunur; işgal eder, demokrasi der. İşte batı zihniyeti bu!

· Zavallı koyun sürüsü! Çobanı da o besler, çoban köpeğini de, kurdu da. CENAP ŞAHABEDDİN