Yıl 2023

Bol yağışlı bir Mayıs ayı yaşadık.

Yağmur suları ile yeşertmeye çalıştık demokrasimizi.

Ayın ortasında milletvekillerimizi seçtik.

Kimin cumhurbaşkanı olacağını ikinci tura bıraktık.

28 Mayıs geldiğinde de ikinci turda Cumhurbaşkanımızı seçmek için ikinci kez oy kullandık.

"ooo

Piti piti

Karemela sepeti

Terazi lastik

Jimnastik!"

İkisinden biri seçilecekti, seçtik

Rahatladık.

Ali evlendi, Güllü gelin oldu.

Halkımız, içinde "at" sözcüğü geçen deyimi sevmişti. Geçen seçimlerde olanlar bu seçimlerde de oldu.

"Atı alan Üsküdar'ı geçti."

Harç bitti yapı paydos. Herkes evine tilki damına.

Neydi o söylemler öyle! Cumhurbaşkanı adaylarından biri:

"Haydi!" diyordu,

Kandil ayağa kalkıyordu:

"Haydi!"

Öteki Cumhurbaşkanı adayı, bu filmi hem meydanlarda izletiyor, hem de filmin montaj olduğunu ağzından kaçırıyordu, ama ağzından çıkanı kulağı duymuyordu. O da filmi izleyenlere veriyordu gazı:

"Haydi!"

Meydanlarda öfkelenen halk, seçim sonuçları alındığında süt köpüğü gibi indi, ortalık duruldu. Kimin gözüne baksan, yüzüne baksan süt dökmüş kedi.

Kim yemiş beş ekmeği.

İşi olanlar işleyen demir. Yine işinde gücünde. Ekmeğinin peşinde. İşi olmayanlar evde. Ellerinden tv kumandası düşmüyor. Yük televizyon kanallarının üstünde. A haber, B haber, C haber...

Kim kimi kaçırmış? Kim hangi yemeği nasıl yapmış? Kim yumruğunu masaya daha hızlı vurmuş? Kimin sesi daha gür çıkmış?

Hangi limanlar kiralık?

Nerede, hangi arsalar satılık?

Daldan dala konan saksağan olduk, o kanaldan bu kanala...

Seçilecekler seçildi,

Oynadı güldü, yerini buldu.

-Kel ne yapar?

-Başını kaşır.

-Kör ne yapar?

-Gözünü ovalar.

-Topal ne yapar?

-Ayağını uzatır.

Bahse gir, beş dakika dayanamazlar, bahsi kaybederler.

Seçilenler de öyle.

Alışmış kudurmuştan beter. Önceden ne yapıyorlarsa yine onu yapacaklar.

Durmak yok, yola devam!

Güzel haberler vermeye başladı tv kanalları.

İşte o haberlerden biri:

"Katar Emiri Boğaz'da eşi için satın aldığı yalıda kesenin ağzını açtı."

Tv ekranları gözümüzü renklendiriyor Boğaz'ın mavisiyle.

Katar Emiri’nin aldığı yalıyı gösteriyor.

O saatte evdeyim. İşten geldim. Elim boş da gelmedim. Eve girerken fileyi dolu uzattım eşime.

Duşumu aldım, pijamalarımı giydim, koltuğa kuruldum. Eşim yemeği hazırlamış, demlenmeye bırakmış. Aklımız mutfakta, gözümüz tv'de.

Tv'de Katar Emiri ile ilgili haber verilirken yakaladım eşimin bana bakışlarını.

Ezildim, büzüldüm, kayboldum koltuğun içinde.

O, bakışlarında diyordu ki:

"Sen de adam mısın? Elin oğlu tadını çıkartadursun Boğaz'ın. Sen otur. Düşümüzde görürüz artık Boğaz'ı. Bari Kanal İstanbul'da bir arsamız olsaydı! Hıh!"

Eşim haklı.

Oy kullanma hakkı olmayan Katar Emiri Boğaz'da yalı alıyor, biz uyuyoruz. Kanal İstanbul'da da arsa kalmadı.

E!

Eşime bir sürpriz yapmalıyım. Bakışları altında ezim ezim ezilmekten başka nasıl kurtulabilirim ki?

Hükümetimiz:

"Ay'a gideceğiz!" dememiş miydi? Biz de Ay'a tatil yapmaya gideriz. Yarın ilk işim bununla ilgilenmek olacak.

Ay'a seyahat işi tamam da eşim mi daha mutlu olacak bundan ben mi? O yumuşak inişi seviyor, ben sert inişi.

Ay'a yumuşak iniş mi yapılacak, sert iniş mi?

Uzun zamandır konuşacak konu bulamıyorduk. Konuşmayı unutmuştuk.

Eşim diyor ki:

-Bizi Ay'a götüren araç ya sert iniş yaparsa? Korkarım, ödüm patlar!

Yumuşak yumuşak anlatmaya çalışıyorum. Elleri ellerimin içinde.

Bize uğurlu geldi seçimler.

Buzlar eriyor.

Sizler de çakılıp kalmayın evlerinizde. Atlayın bir gemiye, gemi nereye, siz oraya...