Cumhuriyet'imiz 100 yaşında.

"Şereflerle, saadetlerle" yaşayacak.

Devletimizin kurucusu Atatürk, sonsuza dek (ilelebet) yaşayacağını duyurdu dünyaya. Temelini de sağlam attı.

Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin şafağına da yazdırdı o ünlü özdeyişini, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. K. Atatürk."

İnsan için 100 yıl bir ömür. Devletimiz için ise bir başlangıç, ilk adım.

Bugüne dek yaşının yarısı demokrasi tacı ile taçlandı. İyi de oldu. Demokrasi demek, huzur demek.

Hak,

Hukuk,

Adalet,

Özgürlük,

Aşk demek.

Laiklik demek.

Laiklik, ülkede sayıca az olan değişik inançlıların ya da inançsızların, aynı inancı taşıyan çoğunluk rahatlığında yaşaması ortamının olması demek.

Günümüzde demokrasinin bu güzel renkleri örselenir durur. Kimi zaman solar, kimi zaman da yok sayılır.

Diyeceksiniz ki,

"Çok partili bir dönemde yaşıyoruz. Seçimler yapılıyor, oy kullanıyoruz. Bu kazanımımız güzel, anlamlı."

Öyle. 

Bu bir kazanım. Çoğu zaman kötüye kullanılan bir kazanım. Son yirmi yıldır her seçimi aynı parti kazanıyor. Aynı parti iktidarda. Bu duruma bakıp, halk bu iktidardan memnun diyebilir miyiz?

- Halk memnun olmasa oy verir mi?

-Vermez.

Demek ki halk bu iktidardan memnun.

İnsanımız zoru seviyor.

Dönüp bakın geriye. Bin yıl geriye gidin, beş bin yıl geriye gidin, bu böyle.

Aşık oluyor ama sevgilisine kavuşamıyor. Bin yıllardır erkeği Ferhat, kadını Şirin. Erkeği Mecnun, kadını Leyla...

Her birimiz tenine kurt düşmüş Eyüp peygamber.

Her birimiz kuyuya atılmış, zindana tıkılmış Hz. Yusuf.

Her bir baba Hz. İbrahim, her oğul tanrıya kurban edilen İsmail.

Her iki kardeşten biri Kabil, biri Habil.

Hele şu yirmi yılda yaşadıklarımız! Hepimiz tanığız yaşananlara.

Satılmadık fabrikası kalmadı devletin. Örneğin şeker fabrikaları.

-Şeker pahalı, alamıyoruz!

-Sen de şeker alma. Hem şeker sağlığa da zararlı(!)

Hem böyle konuşuyoruz hem de oyumuzu yine fabrikaları satan partiye, partilere veriyoruz.

Deli Dumrul'u örnek aldı yöneticiler. Yollar, köprüler paralı.

Arada bir ses yükseltenler olmuyor değil:

-Otoyollar pahalı!

-Sen de paralı yoldan gitme. Yanındaki, yakınındaki yoldan git.

Devlet köylerden okulları, öğretmenleri çekti. Eğitimde idareli harcamaya (tasarruf) gidildi.

Okulların, hastanelerin bir çoğu özelleşti.

Son zamanlarda arazilere dadandı iktidar. Nerede gözüne kestirdiği bir arsa buldu, satıyor.

-Kime?

-Parası olana.

"Kimsin, necisin? "diye sorulmuyor bile. Parayı bastıran yabancı, mafya babası da olsa daire alıp cebinde vatandaşlık belgesi ile dolaşıyor.

İki ay sonra yerel seçim var. O ona soruyor, o ona:

-Kime oy vereceksin?

-Ona.

-Ötekilere olmaz mı?

-Olmaz. Yüzlerine gözlerine bulaştırırlar, olmaz.

Halk arasında söylenir: "Ne verirsen elin ile, o gider senin ile."

Oylarımızı da ellerimizle veriyoruz. Ellerimiz, geleceğimizi belirliyor.

İktidardaki partinin Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı, kazanacağından emin görünüyor. Uzun zamandır bir ilçenin belediye başkanı aynı zamanda.

-Halka but dağıttım, her biri iki buçuk, üç, dört kilo, diyor.

"Yiyen ağız utanır." demeye getiriyor.

Ete, buda uzanan eller, oy sandığına da uzanacak, ona güveniyor.

Halkımız çalışıp but almayı değil de, dağıtılan butu alıp yemeyi seviyor.

Şu sıra çokça sokak röportajları yapılıyor.

-Et alıyor musun?

-Et almasam da olur.

-Süt içiyor musun?

-Süt içmesem de olur.

-Meyve giriyor mu eve?

-Meyve girmese de olur.

-Damacana su içiyor musun?

-Musluk suyu var ya!

Bazen on, on beş yaşında çocuklara uzatılıyor mikrofon:

-Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

-Futbolcu.

-Sen?

-Futbolcu.

-Sen?

-Futbolcu.

-Sen?

-Ben de.

Bana sorsalar ben de onlar gibi yanıt veririm.

Televizyonu açıyoruz, neredeyse her gün ilk haber futbolcularla ilgili. Para onlarda. Onların bankalara yatırdıkları, bankalardan çektikleri milyonlarca doların dolaşım öyküleri. Bu haberler verilirken dolara dolanan, bulaşan güzel kadın fotoğrafları...

Televizyon başından kalkmak istemiyoruz. Uyku bastırıyor, uyuyoruz.

Kadınlar erkeklere göre daha uyanık. Kocasını dürtüklüyor:

-Atı gördün mü?

-Ne atı?

-Atı alan Üsküdar'ı geçti.

Adam, derin uykuda, uyanmıyor.

Evlerde bir huzur, bir huzur!

Dışarıda Cumhuriyet'in 100. yaş günü kutlanıyor(!)