Bilime Adanmış Bir Hayat…
Doğum Tarihi ve Doğduğu Yer: 8 Eylül 1946, Mardin,
Savur ilçesi
Ailesi: Okuma yazma bilen ama formal eğitimi olmayan bir çiftçi ailesinin çocuğu...
Çocukluğu: Küçük bir Anadolu kasabasında, kalabalık bir evde, kitaplarla büyüdü. Ailesi eğitime çok önem veriyordu. Annesi ve babası, kendi okuyamasalar da tüm çocuklarını okutmak istiyordu.
İlk Büyük Adım: İstanbul Tıp Fakültesi...
Aziz Sancar, liseyi birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı. Fakülteyi de birincilikle bitirdi.
Doktor olarak çalışmaya başladı, ancak aklında hep “bilim” vardı.
Tıp onu tatmin etmiyordu; insan vücudunu değil, hücrenin içini, DNA'nın sırlarını keşfetmek istiyordu.
Amerika’ya Gidiş:
Kazandığı bursla ABD’ye, Dallas’taki Teksas Üniversitesi’ne gitti. İngilizceyi yeni öğrenmişti. İlk zamanları çok zor geçti. Dilini geliştirmek için bulaşıkçılık bile yaptı.
Ama vazgeçmedi. 3 yıl içinde moleküler biyoloji ve DNA onarımı üzerine çalışmalar yapmaya başladı.
Çığır Açan Araştırma:
DNA ONARIMI ...
Sancar, hücrelerin DNA’larını nasıl onardığını keşfetti.
Bu, kanser tedavisinden yaşlanma sürecine kadar birçok alanda çığır açan bir buluştu. 2015 yılında bu çalışmasıyla Nobel Kimya Ödülü kazandı.
O gün, dünyaya şu sözlerle seslendi:
“Bu ödülü Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne borçluyum.”
Aziz Sancar’ın Duruşu:
ABD vatandaşı olmasına rağmen Türk kimliğini gururla taşıdı.
Bilimsel başarıya rağmen mütevazı ve disiplinli yaşam tarzını hiç bırakmadı.
Tüm ödüllerini, Türkiye'de kurduğu "Aziz Sancar Eğitim Vakfı" ve "Bilim ve Türk Kültürü Evi"ne bağışladı.
GENÇLERE HER ZAMAN ŞU MESAJI VERDİ:
“ÇOK ÇALIŞIN BİLİM ŞANS DEĞİL, EMEKTİR.”
Ben 1979 yılında Antalya lisesinde tarih öğretmeni olarak çalışırken öğretmenlikten istifa ederek Mobil Oil Türk A.Ş.’ne girdim ve Batman’a gittim.
Batman’da Mobil Büro Amiri olarak çalışırken Batman Rafinerisinden Mobil adına aldığımız akaryakıtı Güneydoğu Anadolu’daki Mobil bayilerine tahsisli olarak dağıtıyordum. O yıllarda Türkiye’de akaryakıt sıkıntısı vardı. Bu yüzden çok sıkıntı çektik. Bayiler kendilerine tahsis ettiğimiz akaryakıtı beğenmedikleri için sürekli rüşvet teklif ederek daha fazla akaryakıt istiyorlardı.
İl ve ilçelerde bayilerin tankerlerine verdiğimiz akaryakıtın istasyonlara getirilip satılıp satılmadığını kontrol için il ve ilçelerdeki Kaymakam ve Valilerden imza istiyorduk.
Bu nedenle Rafineride ve istasyonlarda korkunç bir rüşvet çarkı oluşturulmuştu.
Mobil, Shell ve BP şirketleri dışında diğer şirketler maalesef rüşvetle akaryakıt dağıtımı yaparak çeşitli dedikodulara yol açıyorlardı.
Ben de ara sıra istasyon ziyareti yaparak Mobil bayilerini kontrol ediyor ve dedikoduların önüne geçiyordum.
O sırada Aziz Sancar Nobel ödülü almamıştı. Aziz Sancar’ın memleketi Mardin’in Savur ilçesine uğramış ve Savur’lu dostlarla sohbet etmiştim.
Çorum’lu doktor ağabeyim Rıfat Patır’da Savur’da hükümet tabipliği yapmıştı.
Bir gün Batman’daki Mobil istasyonunun önünde tankerler kuyruk olmuşken 19 plakalı bir kamyon gelince şoförler isyan etmiş, ben de,
“Arkadaşlar ben Çorum’luyum ağabeyim Batman’a eşya getirmiş, izniniz olursa ona 2 fıçı motorin vermek istiyorum” dediğimde “Başımız üstüne hocam” diyerek 2 fıçı motorin alabilmiştim.
Maalesef o yıllarda korkunç bir akaryakıt sıkıntısı yaşamıştık.
Çok sevdiğim bir dörtlükle yazıma son veriyorum.
Sona geldim, başlangıç nasıldı bilmiyorum,
Çok şeyler yaşadım kader miydi bilmiyorum,
Beşik “nereden?” kefen “nereye?” diye sordu,
“Akıbet dedim” ne zaman, nasıldır bilmiyorum…