Kurbanla ilgili esas konu bundan sonra başlamıştır. Hz. İbrahim A.S. zaman zaman Filistin’den Mekke’ye geliyor. Hanımı Hz. Hacer’i ve oğlu İsmail’i ziyaret ediyordu. Günler böyle geçerken Hz. İbrahim A.S. birinci hanımı Sare’den çocuğu olmayınca, Sare annemizin müsaadesi ve teşvikiyle Hacer validemizle evlenmiş, çocuk sahibi olma aşkı ve arzusu ile rabbi tealaya yalvarmış. Kendisine bir çocuk vermesini şiddetli arzu ile talep etmiştir. Hatta ulu Allah eğer bir çocuk ihsan ederse onu Allah yoluna kurban edeceğini nezretmiş (adak adamıştı).

Yüce Allah Hz. İbrahim’in bu duasını kabul etmiş, ona önce Hacer validemizden İsmail A.S.i, sonra Sare validemizden de Sare’nin 90 küsür İbrahim A.S.nin de 113 yaşlarında iken İshak A.S.i ihsan etmiştir ki, bunlar ayetlerle kesin olarak sabittir. Bu hususta İsmail A.S.in doğup Mekke’ye yerleşmesi, kurban edilişi ve kurtuluşunu Saffat Suresi 37. sure 100. ayetten 114. ayete kadar, Enbiya ve Hac suresinde de ayrıca bahsetmektedir. Bu ayetlerin meallerini aynı Saffat suresinden okumak mümkündür. Bu ayetlerde bildirildiğine göre; Hz. İsmail, tefsirlerin beyanına göre, 11-12 yaşlarına gelince Saffat 102 “İsmail babası ile yürüyüp gezecek çağa erişince, ulu Allah rüya ile Hz. İbrahim’in adağını ona hatırlattı” ve Hz. İbrahim ve İsmail A.S.in en büyük imtihanı başladı. Tabi ki bu arada kurban bayramı yaklaşmıştı. Hz. İbrahim geceleri sık sık rüyasında oğlu İsmail’i kurban ediyor görüyordu ve oğlunu kurban etmesi verdiği söz, adak nedeniyle emrediliyordu.

Kurban bayramının arife gününden bir gün evveline Tevriye günü denir. Bayrama hazırlanma günüdür. O gün Hac için Arafata çıkılır. Arafatta farz olan vakfe yapılır. Öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde Cemi Takdim ile kılınır ve namazın sonunda Vakfe ve uzun Vakfe duası yapılır. Sonra gün batınca Müzdelifeye geçilir. Orada da Müzdelife Vakfesi yapılır. Yatsı vaktinde önce akşam, sonra yatsı namazları Cemi Tehir ile kılınır. Orada da Vakfeden sonra dua yapılır. Sabah namazından sonra bayramın birinci günü Mina’ya geçilir ve orada büyük şeytan taşlanır. Sonra Kabe’ye inilir. Farz olan Tavaf yapılır, Say edilir. Bu arada Mina’da kurbanlar kesilir. Say’den sonra tıraş olup ihram denen elbiseden çıkılır, haram olan bazı işler ortadan kalkar, yani ihram yasakları biter. İşte Haccın menasiki –farzı- vacibi vs gibi bu usuller yapılır. Bunların hepsi Hz. İsmail Mina’da kurban edilişi ile ilgilidir.

Kurban olayı da Haccın bir bölümüdür. Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’i rüyasında kurban ettiğini sık sık görmeye başlayınca, Allah’a verdiği sözün yerine getirilmesinin istendiğini oğlu İsmail’e nazik ve hassas bir ifade ve halle anlattı. Saffat 102. ayette “Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’e hitaben ‘yavrucuğum, rüyamda seni Allah yoluna kurban ettiğimi görüyorum, bir düşün, sen bu işe ne dersin’ dedi. Hz. İsmail de, ‘babacığım, bu Allah’ımın emri midir’ dedi. Hz. İbrahim ‘evet yavrum’ dedi. Bunun üzerine Hz. İsmail A.S. o zaman ‘Babacığım, emrolunduğun işi yap, inşallah beni teslim ve sabredenlerden bulursun’ dedi” (Saffat 102)

Tabi ki bu ciddi ilahi olayın verdiği endişe ve huzurluk Hz. İbrahim’i Hz. İsmail ve annesi Hacer’i (haberi olmamasına rağmen oradaki tedirginlik, telaş nedeni ile) huzursuz ediyor, bocalatıyordu. Bu sırada ilginç olaylar olur. Şeytan Hz. İbrahim’e “Bu rüyadır, rüya ile gerçek ayrıdır. Sakın oğlunu kurban etme” diyor, Hz. Hacer’e gidiyor, “Hz. İbrahim, oğlunuzu kurban edecek, ona mani ol” diyor. Hz. İsmail’e gidiyor; “Senin ne günahın var da kurban ediliyorsun” gibi iğva vesvese ve endişe veriyor ve onları bu ilahi emre isyana zorluyor. Ortada böyle bir manzara var.

Nihayet emredilen işin günü geliyor. Olay Mekke’de ve kurban kesme yeri olan Mina’da cereyan ediyor. Hz. İbrahim A.S. hanımı Hacer validemize Hz. İsmail’i yıkamasını, güzel boy abdesti aldırmasını, en güzel elbiselerini giydirmesini ve mis kokular sürmesini söylüyor. Zaten tedirginlik ve endişe içinde olan Hz. Hacer’in vücudunu bir korku sarıyor. Fakat Hz. İbrahim bir peygamber, kendiliğinden bir şey yapamaz diye düşünüyor ve Hz. İsmail’i bayram yeri şenliğine götürecek şekilde hazırlıyor ve babasına teslim ediyor ve Hz. İbrahim A.S. oğlu İsmail’i kurban etmek üzere Mina’ya götürüyor. Tabi ki bu ayrılık ölüm acısı gibi Hz. Hacer’i ve Hz. İbrahim’i üzmüştü. Nihayet Hz. İbrahim ve İsmail, Mina’ya vardılar. Kurban edileceği kayanın üstüne Hz. İsmail’i götürdü. Fakat bu acıklı manzarayı ayet yorumcularının beyanına göre gök ehli –tüm melekler- yere inmiş, peygamberlerin ruhaniyetleri, evliyanın asiyanın, salihlerin ruhları Mina’da cem olmuş, bu ilahi manzarayı gözyaşları, feryadü figan ile seyrediyorlardı. Bu arada şeytan rahat durmuyor, İbrahim ve İsmail A.S.lere iğva –vesvese- ve endişe veriyordu. Hz. İbrahim şeytanı kovalıyor, taşlıyor, şeytan yine geliyor. 21 taş atıyor. Büyük, orta ve küçük şeytanlara taş atmak vaciptir. Buradan kalmıştır. Hz. İbrahim hem nefsi, hem de şeytanla mücadele ediyor. Nihayet emredildiği işi yapmak üzere Hz. İsmail’e haydi oğlum diyor. Babasının bu acıklı halini seyreden yavrucak Hz. İsmail, “Babacığım, ellerimi bağla sana eziyet etmeyeyim. Yüzüstü çevir, sen benim ben de senin cemalini görüp de şefkat ve acımaya mağlup olmayalım” diyor.

Nihayet Hz. İsmail’in dediği gibi elleri ayakları bağlanıp yüzüstü yatırılıyor. Bu arada melekler, peygamberler, ledünni varlıkların feryadı göğe yükseliyor. Hz. İsmail, “Babacığım, çöz ellerimi ve ayaklarımı, asla kıpırdamayacağım. Bıçağı çok keskin yap da, elin titremeden çal boynuma, yüzüme bakma ki acıma hissin coşabilir. İlahi emri yapamazsın. Sonra anneciğime kanlı gömleğimi götür, onu teselli et. Her şeye kadir olan Allah ona nice İsmailler verir. Sabretsin, dua etsin, diyerek yüzüstü yatıyor.

Hz. Abbas’ın bildirdiğine göre, hiçbir yüreğin dayanamayacağı bir manzara oluşuyor. Hz. İbrahim, “Bismillahi Allahü Ekber” Yüce Allah’ın ismi ile başlarım diyerek bıçağı Hz. İsmail’in boynuna çalıyor. Bütün gücü ile bıçağa yükleniyor. Fakat bıçak kesmiyor. Bir daha çalıyor, yine bakıyor ki bıçağın yüzü ters dönmüş. Şiddetle bıçağı üstünde oturduğu kayaya çalıyor, bıçak kayaya saplanıyor. Anlıyor ki Allah bıçağa kesme emrini vermiş. Bu arada Cebrail gökten ela gözlü, ala karınlı güçlü bir koçla geliyor.

(SÜRECEK)