Zülfü LİVANELİ “Serenad’da şunları söylüyor:
“Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur; çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı, güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.”
Ülkemizde son yaşanan olaylara göz attığımızda görünen o ki, güç adalete karşı yaptığı savaştan galip gelip adaleti rafa kaldırdı ve her geçen gün borusunu daha güçlü bir şekilde öttürüp duruyor. İnsanlar sorgusuz sualsiz alıp götürülüyor ve gizli tanık ifadeleriyle suçlanıp içeri tıkılıyor. Yani haklının değil, gücün egemenliği hüküm sürüyor. Eh hal böyle olunca da toplumun belirli bir kesimi tarafından güçlü olan aynı zamanda da haklı görünüyor ve destek veriliyor.
Türk toplumu demokrasi ile tanışalı yüz küsur yıl olmasına rağmen, bir türlü bu kavramı içine sindiremedi ve hep tek adam rejimlerine geçit verecek uygulamalara destek verdi. Kısacası otoriter bir yönetim anlayışıyla idare edilme isteği bizim mayamızda var. Son yapılan kamuoyu yoklamalarında bile ülkenin yarısından çoğu güçlü bir tek adam yönetimine olumlu bakıyor.
Bir ülke kadar nüfusa sahip İstanbul’un seçimle, hem de tekrarlanan seçimle göreve gelmiş belediye başkanı gizli tanık ifadeleriyle aylardır içerde yatıyor, biz dışardakiler ise hiçbir şey olmamış gibi yaşamayı sürdürmek durumunda bırakılıyoruz. Bundan cesaret alanlar da yeni yeni tutuklamalarla koca memlekette görevi başında tek bir CHP’li belediye başkanı bırakmamak için adım adım yeni operasyonlar yapıyorlar. Bu gidişle yalnızca CHP’li belediye başkanları için özel bir cezaevi tahsis edecekler.
Bu arada şunu da itiraf etmek gerekir ki, bu işlerde görev alan insanlar Fetöcülerden derslerini çok iyi almışlar. Zamanında biz onların kıymetini bilemedik ama gerçekten şimdikilere çok iyi eğitim verip öyle bir yetiştirmişler ki, hayret etmemek elde değil. Amaçladıkları sistemi tıkır tıkır işletiyorlar ve dünya umurlarında bile değil. Senin bağırıp yırtınmaların onlara sinek vızıltısı gibi geliyor.
Ancak, WİLLİARD MARRİOTT’un güzel bir sözü vardır. Der ki: “Rüzgâr ne kadar şiddetliyse, ağaçlar o kadar güçlü olur.” O nedenle, ümitsizliğe kapılmamak gerek. Çünkü atalarımızın söylediği “Kayaya tos vuran, acısını kendi çeker.” diye tam da günümüze uyan güzel bir sözü vardır.
En iyisi bekleyip görmek gerek.
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Olup biteni kabul etmek, olup bitenin sonuçlarıyla uğraşmak için gerekli gücü bulmanın ilk şartıdır. WİLLİAM JAMES
· Nokta her zaman bir son demek değildir, bazen kendinden sonraki harfin büyük olacağını gösterir. ADAM FAWER
· Çabuk sonuç bulanlar, sonuçları nadiren bulurlar. PHİLİP GUEDALLA
· Büyük insanlar kendilerine, küçük insanlar ise başkalarına sıkıntı çektirirler. KONFÜÇYÜS
· Beklenen gün gelecekse çekilen acı kutsaldır. Victor HUGO
· Canı yanan sabretsin. Can yakan, canının yanacağı günü beklesin. HADİS-İ ŞERİF