Iyonyalı büyük düşünür öyle birşey demiş ki, sanki insanın ürettiği bütün düşüncelere bir anahtar gibi.

Aynı şeyi söyleyen Anadolu’da yaşamış pek çok insan var.  Yunus demiş, Mevlana demiş. Araştırmak lazım. Ne çok irfan ve ilim sahibi insan var.

Heraklitos ne diyor: 'Herşey akar, bir suda iki kez yıkanılmaz.'

Bu büyük düşünürün kitabi Aforizmalar diye yayınlandı.  Hem kütüphanelerde vardır, kitapçılarda da mevcut.

Mevlana da dememiş mi; ' Bugün yeni şeyler söylemek lazım cancağızım. ' adam pek çok şeyi halletmiş.  Ve dünyayı gezip dolaşıp bir türlü hiç bir düşüncede huzur bulamayan birçok insan Mevlana’da kelebeklerin ampule doğru yol alması ve ampule yapışması gibi gelip yapışıyor. Onda bir güler yüz buluyor. (Böyle bir kitap ta var.)

Mevlana konusunda o kadar çok çalışma var ki . Ne ki bütün dünyada bir numaralı Mevlana uzmanı olarak bilinen Abdülbaki Gölpınarlı'nın hazırladığı 'Divan-ı Kebir'den Mecalis-i Seba ve Fimafih'ten seçmeler kitabı sayfa 61 de ‘Kendine gel, yepyeni bir şey söyle de dünya yenilensin.’ Sözün öylesine bir söz olmalı ki dünyanın sınırını bile aşmalı. Sınır nedir? Ölçü ne? Bilmemeli.

Ya Yunus, koca Yunus:

Her dem yeniden doğarız

Birden kim usanası

İnsan uyanık olmalı,

zamanda akıp gidiyor. 

Ve her zamana göre söyleyecek sözü olmalı.

Kuşlara dikkat edin. Kuşlar her zaman aynı şekilde ötmezler. Bunu kuş besleyenler, doğa fotoğrafçıları çok daha iyi bilirler.  Sabahın erken saatlerinde kuş bir başka seslenir. Cıvıl cıvıl bir takım ses cümbüşü gelir. Tabiat aydınlığını selamlar gibidirler, öğle sıcağında bir başka, akşamüstü ya uykuya yatacağız bir ses tonu, tınısı duyarsanız eğer kulağınızı oraya çevirirseniz.

Bu bir ölçüde dönen zamana uyma, onunla uyum içine girme gibi bir hareketi ima eder. Bu akan ve dönen şeye bir denk düşecek hareket içinde olmazsan en sonunda erir gidersin. Esamen kalmaz ve okunmaz.

Birçok kimse, düşünürün konformizm ya da Garaudy’nin hazırladığı çok güzel bir kitapta 'entegrizm'  adlı kitaplarda bu hususları açmaya çalıştıkları gibi bir tembellik, özellikle de BİR ZİHNİ TEMBELLİK içinde olmaz.  Zamana ve gününe, yerine göre dikkat ederek en önce gelebilecek ve en yeni olabilecek sözü söylemez ve davranışı göstermez isen o yapacağın söz oraya yapışmaz ve yapacağın davranış ta yerini bulmaz ve sen istediğin sonucu alamazsın. İzleyebildiğim kadar bu ülkenin kültür ve mayasında yeni bir söz söylemek yolunda bir takım çalışmalar var.

Felsefeci ünlü bir isim Prof. Dr. Teoman Duralı'nın öğrencilerinden İhsan Fazlıoğlu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar bir TV kanalında çok derinlikli çalışma ve gayretler, öte yandan çıkarttıkları 'Teklif ' adlı dergi bu hususlarda yeni şeyler söylemek peşinde çok büyük kulaçlar atan bir çabayı göstermektedir.

Öte yandan iki değerli akademisyenin Ömer Türker ve İbrahim Halil Üçer in önce 'Düşüncenin Seyir Defteri' adlı program hem üstü örtülmüş, kapatılmaya yüz tutmuş bir takım örtüleri kaldırmak ve konuşmak hususunda birçok ismin birçok konuda yaptığı ciltler dolusu kitapların yapraklarını aralamıştır.

Bunlar kolay işler değildir.

Yine iki arkadaşın ikisi de felsefeci 'Sözün Özü ' adlı programda yeni yapılan çalışmaların ve akademisyenlerin hazırladıkları geniş hacimli bilimsel faaliyetleri sonucunda tezleri hakkındaki konuşmalar bize şu sözü hatırlatmakta:

Derya içinde yüzerler

Deryanın değerini bilmezler.

Gonçarov'un 'Oblamov' adlı romanı artık tembel bir insanın tipolojisi gibi olmuş ve tembellik akla geldi mi Oblamov hemen akla gelir.

Gonçarov bu romanında zengin ve varlıklı bir adamı konu alarak onun nasıl bir tembellikler manzumesi sonucunda nasıl hiç te hoş olmayan bir durum ile karşı karşıya kaldığını anlatan bir romandır.

Zengin adam bütün işlerini kendisine hizmet eden insanlara yaptırır. Alışverişi onlar yaparlar, çift-çubuk işlerine onlar koşarlar. Tabi ki eldeki mevcut para ve zenginlik biterse adam zor durumda kalır.

Borç-harç bir takım şeyleri elden çıkarır.

Elbette ki insanın tembellik etme gibi bir hakkı vardır. Tembellik etmese daha sağlıklı bir biçimde hem zihin olarak hem vücut olarak çalışmak gibi bir güç ve enerjiyi kendinde bulamaz.

Tembellik deyince aklıma hemen bir zamanlar bir gazetede ' Güngörmüşler' adlı bir kare roman vardı. Oradaki adamı eşi sürekli olarak koltuklarda yatan ve bir türlü ondan kalkmak istemeyen bir adamı hatırlatıyor.