Deve üzerine yazılanları toplasam bir kitaba sığmaz. Deve sözcüğü başlı başına bir kültür hazinesidir. Geviş getiren bu memeli hayvanın zooloji bilimine göre; Anayurdunun Asya olduğu sanılıyor. Çöl yaşamına dayanıklı, sarı, esmer renkte, yüksek boylu, eğri uzun boyunlu, bir veya iki hörgücü bulunan, çöl gemisi olarak anılan, eti yenebilen memeli hayvandır.

Deve üzerine söylenenlerden ders alsak eminim ki çok şey değişirdi, ülke kaderinde.

Hiç doğru yanı olmayan bir şeyi anlatmak için; Deveye “boynun eğri” demişler; “nerem doğru ki?” demiş, deriz.

Rüşvetçiyi betimlerken; “Deveyi havuduyla götürdü” diyoruz.

Bir olaydaki aşırılığı anlatmak için; “Yok devenin nalı” derken.

İşin zorluğunu anlatmak için; “Deveye hendek atlatmaktan zor” deriz kısaca.

Kindar insanı anlatırken; “Deve kini” var demekteyiz.

Az yolsuzluk yapan, az rüşvet alanı; “Aldığı da devede kulak” der geçeriz.

Az yolsuzluk yapan, az rüşvet alan için; “Pireyi deve yapma” demek moda oldu.

Zorlukları yenen, işini yoluna koyan kişiye; “Deveyi düze çıkardı” derken, çok uzun boyluya “deve gibi” benzetmesi yaparız şakayla karışık. Deve üzerine söylenenler bununla bitmiyor.

Deve yerine deve çöker. Deveye binen çalı ardına gizlenmez. Deveyi yardan uçuran (atan) bir tutam ottur. Deve Kâbe’ye gitmekle hacı olmaz. Deve boynuz ararken kulaktan olmuş. Deve bir akçeye alamam, deve bin akçeye alırım. Deveci ile görüşen kapısını yüksek açmalı. Deveye “inişi mi seversin yokuşu mu?” demişler: Deve “düze kıran mı girdi?” demiş.

Dahası; Deve sidiğinden şifa uman akademisyenler boy gösteriyor televizyonlarda.

Develerin dikeni sevdiği söylenir, ya da böyle biliriz. Ünlü yazar ve müzisyen Sayın Zülfi Livaneli Huzursuzluk adlı romanında bu konuda şöyle yazıyor;

Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir… Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir… İhtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.”

21 yıllık iktidarın ülkeyi getirdiği nokta yüzde 140 enflasyon TÜİK indirimi ile yüzde 70. İşsizlik yüzde 10’larda gezinirken, IMF verilerine göre 2023 yılı için kişi başı milli gelir 11 bin 932 dolar. 196 ülke arasında 77. sırada yer alıyor. Gelir dağılımı adaleti kalmamış, yerlerde sürünüyor. Dış ticaret açığı; 82 milyar 414 milyon dolar olmuş. Demokrasi ve hukuk düzenini ise, ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Alt mahkeme üst mahkemeyi tanımıyor. Anayasaya sahip çıkmak için muhalefet tarihin en büyük mitingine hazırlanıyor. Terör ve güvenlik sorunları hala ülkenin bir numaralı gündemidir. Mahpushanelerde insanlar yerlerde üst üste yatıyor.  Üstelik covit salgını tehdit olduğu halde.

Ülke her geçen gün Siyasal İslam bağnazlığının batağına gömülürken, sözü deveyle başladık deveyle mi bitirsek? Yoksa harese hastalığına mı yakalandık? Develer dikeni sever…