Geçip giden günlerin en belirgin özelliklerinden bir tanesi, insanların günlük hayatta depresyonla mücadele halinde olduğunun hiç farkına varamamasıdır.

Yakın zamanda insanın depresyon ile ilişkisini araştırdığım esnada, bir araştırma bana depresyon nedenlerinin manevi nedenlerin yanı sıra fizyolojik nedenlerin de önemli bir rol oynayabileceğini gösterdi. Sonrasında sevgili okur, hepimizin de bildiği gibi toplumumuzun manevi çöküntülere bağışıklık kazandığı düşüncesi beni aydınlattı diyebilirim. Artık hayatımızdaki olumsuzluklara adaptasyon sürecimizin hızlandığını düşünüyorum. Peki neden hala yorgun, halsiz ve uykusuz hissediyoruz? Neden bununla baş edemiyoruz?

Bana göre ilk önemli bulgu; depresyon hastalarının çoğunda D vitamini düzeylerinin 20ng/ml’den düşük olduğu bilgisidir. Bilimsel çerçevede D vitamini, vücudumuz için hayati öneme sahip olan bir hormon-vitamin bileşiğidir. Bunun yanı sıra depresyon, nedenleri, öncesi ve sonrası tam anlamıyla netleştirilemeyen zihinsel bir sağlık sorunudur. İşte bu noktada birçok çalışma, düşük D vitamini seviyeleri ile depresyon arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Yapılan bir araştırmada daha, doğumdan önce D vitamini ve folik asit eksikliği görülen annelerin çocuklarının çoğunda şizofreni ve şizoid kişilik bozukluğu görülmüştür.

Sonuç olarak sevgili okurlar, yakın zamanda yapılan araştırmalara göre D vitamini eksikliği depresyona yol açan süreçleri hızlandırıyor. D vitamini düzeylerinin takibi ve gerektiğinde uzman tavsiyeleri doğrultusunda takviye alınması, zihinsel ve fiziksel sağlık için önemli bir adım olabilir.

Sevgiyle ve sağlıcakla kalın.