23 Aralık bize bunu hatırlatır. Yani Cumhuriyet tarihinin yaşadığı ilk karanlık günü…

Evet, ülkemizde İslam’ı kendine göre yorumlayarak, muhafazakâr kesimin hassasiyetini kullanan iki ayaklanma yaşandı. 

Birincisi, kendini “Mehdi” olarak tanıtan bir kişinin 23 Aralık 1930 günü, yani Cumhuriyetin 7’inci yılında Menemen’de başlattığı ayaklanma…

İkincisi, “Kâinatın İmamı” olarak sunulan bir kişinin 15 Temmuz 2016 günü, yani Cumhuriyetin 93’üncü yılında başlattığı ayaklanma…

Birinci ayaklanmada, Cumhuriyetin genç bir yedek subay öğretmeni katledildi, iki bekçi ile birlikte…

İkinci ayaklanmada meclis bombalandı, halk üzerine kurşun ve bomba yağdırıldı ve 250 ölü, 2200 yaralı…

Birinci ayaklanmada; kendini “mehdi” sanan Giritli Derviş Mehmet’in yanında Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Emrullahoğlu Mehmet, Nalıncı Hasan, Alioğlu Hasan ve Çakıroğlu Ramazan ile korkutulmuş sıradan kişiler vardı.

İkinci ayaklanmada; “kâinatın imamı” olarak sunulan Fethullah Gülen’in yanında albaylar, yarbaylar, generaller, valiler, hâkimler, savcılar, açığa çıkmamış siyasi kimlikler ve devletin istihbaratına sızmış yüksek diplomalı kişiler vardı.

Birinci ayaklanmada; ellerinde tüfek, tabanca, bağ testeresi vardı.

İkinci ayaklanmada; uçaklar, helikopterler, tanklar, toplar, bombalar ve uzun menzilli silahlar vardı.

İşte bu nedenlerle, üzerinden 93 yıl geçmiş olsa da Kubilay olayını bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekti.

Çünkü muhafazakâr kesimin büyük şairi Necip Fazıl Menemen olayı için, “Ne 31 Mart Vakası, ne Şeyh Sait İsyanı, ne Ağrı Hareketi mahiyet ve ruh olarak Menemen hadisesiyle boy ölçüşemez” demişti.

Ve de Türkiye Cumhuriyeti için en büyük tehlikenin altını çizmişti.

***

O gün Türkiye nüfusu 14 milyon, Menemen ise yaklaşık 5 binlik bir ilçe idi.

Kendini “Mehdi” ilan eden Giritli Derviş Mehmet’le birlikte 6 kişi o gün, yani 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelir. Sabah namazında halk Cumhuriyete karşı kışkırtılır. Ardında 70 bin kişilik halife ordusunun olduğu, katılmayanların kılıçtan geçirileceği söylenir. Şehrin meydanına yeşil bir bayrak asılır. Halk, verilen bu korkuyla çevresinde toplanır.

Olaya müdahale için, yedek subay öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirilmiştir. Kubilay bir manga askerle gelir. Kalabalığa dağılmalarını söyler. Ama kalabalıktan ateş açılır. Kubilay yaralanır. Bunun üzerine askerler ateşle müdahale ederler.             Ancak kullanılan mermi manevra mermisidir, etkisi olmaz.

Bunu fırsat bilen elebaşı Derviş Mehmet, “bize kurşun işlemez” diyerek halkı daha da tahrik eder, yaralı olarak yakındaki bir caminin avlusuna sığınan Kubilay'ın başını keser.

Olay üzerine askeri birlik gelir. Olay bastırılır ve suçlular yakalanır. Divan-ı Harp kurulur. 2200 kişi sorgulanır. 105 kişi yargılanır; 36 kişiye idam verilir; 28 kişi asılır.

***

Ebette olay Ankara'da büyük bir infial yaratmıştır.

Çünkü henüz 7 yıllık olan Cumhuriyet’i sarsmıştır bu olay.

Durum, İstanbul'da bulunan Atatürk'e iletilir. Bölgede sıkıyönetim ilan edilir.   

İşte Cumhuriyet tarihinde, unutulmayan ilk büyük kırılma böyle yaşanmıştır.

Bir ölçüde de olsa, kurucuların kimyasını bozmak isteyen arkadaki derin irade, hedefine ulaşır olmuştur.

***

Ama Derviş Mehmetler 2000’li yıllarda da çıktı ortaya…

İnancını Amerika’nın hizmetine sunmuş bir cemaatin, 15 Temmuz 2016 kalkışmasıyla…

Evet, bu ülke böyle büyük bir sarsıntıyı 93 yıl önce Menemen’de yaşamıştı, 7 yıl önce de Türkiye genelinde yaşadı.

İşte asıl görülmesi gereken ve de asıl temizlenmesi gereken tehlike, Menemen şehir meydanında Kubilay'ın kesik başı ile verilen mesajın arkasındaki irade idi.

Ne yazık ki, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kabul edememiş, içine sindirememiş derin güçlerin bulunduğu bu irade, bugüne kadar görülmemiş, görülememiş, sorgulanamamıştır.

İşte görülmesi gereken ve de görmemiz gereken en tehlikeli olgu budur…

Çünkü o gün; Menemen olayında halkla Cumhuriyeti karşı karşıya getirmek isteyen irade Maraş, Çorum, Sivas olaylarında inanç gruplarını karşı karşıya getirmek, ülke genelinde Alevi-Sünni çatışmasının fitilini yakmak istemişti.

Çünkü amaç cumhuriyetin kimyasını bozmak, ülkedeki siyasal birliği sarsmaktı.