İsterseniz konuya yaşadığım bir olayla başlayayım.

Sınıf öğretmenliği yaptığım yıllar. 5. sınıfı okutuyorum. Dersin ortasında kız öğrencilerimden birisi birdenbire çığlık atmaya başladı. Yanına koşup “Ne var kızım, ne oldu?” diye sordum. Hem çığlık atmaya devam ediyor, hem de “Çok kötü bir şey oldu öğretmenim, söyleyemem.” diyordu. O sırada yanında oturan arkadaşı; “Öğretmenim, arkadaşımın oturduğu yer kan olmuş.” dedi. Ne olduğunu o zaman anladım. Kızımız ilk âdetini görmüştü ama bu konuda en ufak bir bilgisi olmadığı için paniklemişti. Hemen annesini arayıp okula çağırdım ve önceden bilgilendirip hazırlamadığı için iyi bir fırça çekip çocukla birlikte eve gönderdim.

“Ah Bu Ergenlik” dedim başlığa ve oradan devam edeyim. Çocuk vardır 4–5. sınıflarda çok başarılı ve hırslıdır. Öyle ki, sınıfında ya da okulda bir öğrenci onu geçtiyse günlerce gözyaşı döker, adeta düşman bilir onu ve 1. olmak için her şeyi göze alır. Biz de anne-baba olarak memnun oluruz bu durumdan. Başkalarına öğünerek anlatırız çocuğumuzun bu özelliğini.

Ama 6–7. sınıflara geldiğinde aynı çocuğa bir haller olur. Artık kendisinin ya da başkalarının durumu umurunda bile değildir. Sınıfta sonuncu olsa da dert etmez, çıldırtır bizleri. Birkaç yıl önceki çocuk gitmiş, yerine bambaşka bir çocuk gelmiştir sanki. Dağınık, umursamaz, aksi, ukala, kısaca çekilmez bir yaratık oluvermiştir. Ne yapacağınızı, nasıl yardımcı olacağınızı bilemez, düzelir umuduyla zamana bırakırsınız çözümü.

Bırakmayın dostlar, bırakmayın. 50 yılı aşkın bir eğitimci olarak söylüyorum, sakın bırakmayın. Çünkü en çok yardıma ihtiyaç duydukları dönemdir bu yaşlar. Bir şekilde sizinle olan bağını sağlam tutun ve sakın koparmayın. “Madem laftan anlamıyor, öyleyse ne hali varsa görsün.” demek, onu hiç istemediğiniz birilerinin kucağına atmak anlamına gelir. Çocuğumuz, yaşı gereği bilmek istediği bazı şeyleri soracağı ve danışacağı bir ergen arar bu yaşlarda. Bu siz de olabilirsiniz, başkaları da. Eğer kendine yakın hissediyorsa size sorar. Değilse de arkadaşlarına, başka yetişkinlere ya da her şeyi bilen Google dedeye. Peki, ama buralardan edineceği bilgiler ne kadar doğrudur acaba?

“Babam beni sevmiyor.” Diye söze başlamıştı, konuştuğum bir çocuk. Ben de ondan habersiz babasıyla konuşup bazı önerilerde bulunmuştum. Bir hafta sonra aynı çocuk gözlerinden sevinç ışıltıları saçarak yanıma geldiğinde ilk sözü şu oldu: Öğretmenim, babam beni çok seviyormuş da ben bilmiyormuşum.” Ve olayı anlattı: Dün babam arabayı yıkamak için evden çıkarken bana seslenerek; “Haydi bakalım, çabuk hazırlan, şöyle erkek erkeğe takılalım.” dedi. Sevinçle giyinip ön koltuğa kuruldum. Babam, benzinliğe giderken ehliyet almak isteyenlerin çalışma yaptığı yere döndü ve: “Gel bakalım, madem erkek oldun, geç direksiyona.” dedi. Şaşkınlıkla geçtim direksiyona. Yanıma oturdu ve ne yapacağımı hiç sinirlenmeden anlattı. Oysa daha önce hemen sinirlenir, peşinden de hakaretler yağdırırdı. Biraz sürüş denemesi yaptıktan sonra arabayı da yıkadık ve eve döndük. O gün anladım babamın beni ne kadar çok sevdiğini.

Bir baba da şunları anlatmıştı: Araba alacağım, ailecek galeriye gittik. Ben, renginin beyaz olmasını istiyordum ama oğlum mutlaka galerideki kırmızı arabanın alınmasını istedi. Onu kırmadan fikrini nasıl değiştireceğimi düşünürken, galeri sahibi bu arabanın satıldığını, kırmızı isteniyorsa en az bir ay beklememiz gerektiğini söyledi. Bunun üzerine çocuğum “Öyleyse beyaz olsun.” dedi de işi hallettik. Daha sonra galeri sahibine “İyi ki kırmızı satılmış, yoksa ne yapacağımı bilmiyordum.” dediğimde, aslında söylediklerinin doğru olmadığını ve çocuğu ikna etmek için bu şekilde söylediğini belirtti.

Bir kız öğrenci de şunları söylemişti: “Öğretmenim, anneme kızına zaman ayırmasını ve birlikte bir şeyler yapmamızı söylemişsiniz galiba. Çok memnun oldum ve çok mutluyum. Birlikte alışverişe çıkıyoruz ve ne alınacaksa benim fikrimi de alıyor. Ama şimdi de birlikte olalım bahanesiyle beni pazara götürüp sebze taşıttırıyor. Ne olur, söyleyin de pazara bari yalnız gitsin.”

Bunları yapmak çok mu zor? Yaparsak ve onlara değerli olduklarını hissettirirsek karizmamız mı çizilir? “Ama o zaman TV deki dizileri kim izleyecek değil mi; ya da kahvedeki sandalyemiz boş kalırsa arkadaşlara ayıp olur.

Seçmek, diğerlerinden vazgeçmek demektir. Seçim sizin.

DÜŞÜNEN

SÖZLER:

•Çocuklar, fakirlerin servetidir. T. FULLER

•Bir domuza ve bir çocuğa istedikleri her şeyi verirseniz sonuçta çok iyi bir domuzunuz ve çok kötü bir çocuğunuz olur. H. J. BROWN

•Çocuk donmamış beton gibidir. Üzerine ne düşerse izi kalır. H. JİNOTT

•Her çocuğun her gün, kendisine önem veren ve özel olduğunu düşünen bir yetişkinle zaman geçirmeye ihtiyacı vardır. A. SOLTER

•Çocuk kulağından değil, gözünden terbiye edilir. Duyduğunu değil, gördüğünü uygular. H. İSMAİL

•Çocuklarınızla yedi yaşına kadar oynayın, on beş yaşına kadar arkadaş olun, on beş yaşından sonra istişare edin. Hz. ALİ