ABD, 1963-73 yılları arasında zorla işgal etmek istediği Vietnam topraklarında 60 bin civarında askerinin cesedini bırakarak geri çekilmek zorunda kalınca, bir ülkeyi ele geçirmenin başka yolları da olup olmadığını aramaya başladı. Ve sonunda buldu da…
Peki, bulduğu neydi? Ne olacak, ele geçirmeyi düşündüğü ülkenin direnme gücünü yok etmek. Üstelik bunun için silaha da gerek yoktu. Baştaki birkaç kişiyi elde ettiğinde gerisi kendiliğinden halloluyordu. Bunu sağlamanın yolu da maddi çıkar sağlamak, yani Türkçesi rüşvet vermekti.
Aslında bu yöntemi tarihte ilk kullanan ulus Türkler olmuştur. Çinliler, Orta Asya’dan kopup Çin’in içlerine kadar giren Hun Türklerinin akınlarını durdurabilmek amacıyla Çin Seddi’ni inşa ettiler. Seddin uzunluğu 3200 km, yüksekliği 6-7 metre, kalınlığı ise 6 metreydi. Ancak, bu set Türkleri hiç bir zaman durduramadı. Hatta seddin inşasından sonraki yüz yıl içerisinde üç kat daha fazla işgale uğradılar.
Peki ama Türkler bu seddi nasıl aştılar? İşin garip tarafı da burada zaten. Çünkü Türkler hiçbir zaman bu seddi aşmak için duvara tırmanmaya çalışmadılar. Bunun yerine Çinli muhafızlara rüşvet verip kapıyı açtırdılar ve akınlarını yaptılar. Çinliler duvarı inşa etmeyi akıl etmişlerdi ama muhafızların karakterlerini düzgün inşa etmek akıllarına gelmemişti.
İşte ABD’nin Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de kullandığı yöntem de bunun aynısıydı. Bu ülkelerin liderleri tarafından güvenilir olarak görülüp de en önemli görevlerin başına getirilenler, liderlerine ve halklarına ihanet edip ülkelerini sattılar ve silah bile atılmadan işgal edilmesine neden oldular. Çünkü yetiştikleri eğitim sistemi sağlam karakterli birey yetiştirmek yerine, ezberci birey yetiştirmeye ayarlanmıştı.
Tüm bunları değerlendirdiğimizde ortaya şu sonuç çıkıyor: Ne kadar güçlü ordunuz ve etkili silahlarınız olursa olsun, insanlarınızın karakter yapısı bozuksa, hiçbiri işe yaramıyor ve elin adamı elini kolunu sallaya sallaya gelip tepene biniyor. Öyleyse, başka ülkelerin çizmeleri altında ezilmek istemiyorsan, insanlarını düzgün karakterli yetiştireceksin ki, yetkiyi verip başa geçirdiğinde ülkeni satmayacak.
“Bunu nasıl sağlarız?” yani “Karakteri düzgün insan nasıl yetişir?” sorusuna gelince, bana göre bunu gerçekleştirmenin yolları şunlar:
1. Aile yapısını sağlam tutup çocukların ilk eğitimlerini aldığı yer olan ailede dürüst bir insan olarak büyümesini sağlamak.
2. Okullarda verilen eğitimi kuru bilgi ezberletip sınavlarda ezber sormak yerine, Japonya örneğinde olduğu gibi önceliği davranış eğitimine vermek.
3. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizi yetiştirme işini en önemli görev bilip onların yüksek karakterli insanlar olarak yetişmelerini ve çocuklara doğru örnek olmalarını sağlamak.
4. Dini inanç eğitimini yalnızca ibadetle sınırlamayıp dürüstlük, adalet, liyakat, kul hakkı yememek ve haramdan kaçınmak gibi karakterli bir insanda mutlaka bulunması gereken özelliklerin aynı zamanda dindar bir insanda da bulunması zorunlu davranışlar olduğu bilincini vermek.
5. Toplumun önemsediği kutsallarına ve önderlerine gelebilecek saldırıların ya da etkisizleştirme ve küçümseme çabalarının önüne geçerek, çocukların ve gençlerin kendilerine önder olarak karakterli insanları hedef seçmelerini sağlamak.
İşte, ne zaman ki bunları en öne çıkarıp tüm gücümüzle karakteri düzgün insanları yetiştirip görev ve yetki verirsek, ülkemiz için korkmamıza hiç gerek kalmaz. Geleceğimiz aydınlıktır ve kısa zamanda dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olup kıskançlıkla bakılırız. Aksi halde ise, ne yaparsak yapalım birilerinin boyunduruğu altına girip uşağı olmaktan kurtulamayız.
3200 km’lik Çin Seddi’ni yeniden inşa etsek bile…
DÜŞÜNEN SÖZ:
NE OL, NE OLMA: Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama yerinde sayma. / Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama boş verme. / Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen ama kendini beğenme. / Fidan besle, hayvan besle, çocuk besle ama kin besleme. / Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol ama bölücü olma. / Paranı ver, gönlünü ver, canını ver ama sırrını verme. / Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş ama ortak koşma. / Davet et, hayır et, affet ama ihanet etme. / Kitap oku, dua oku, ilim oku ama lanet okuma. / Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama ağzını açma. / Ev al, araba al, abdest al ama beddua alma. / Zulmü devir, nefsi devir, zalimi devir ama çam devirme. / Rakibini geç, sınıfını geç, bugününü geç ama gülüp geçme. / Yaklaş, tanış, konuş ama uzaklaşma. / Beslen, uslan, hislen ama yaslanma. / Doğrul, devril, çevril ama eğrilme. / İtil, atıl, katıl ama satılma. ANONİM