Yeni yetişenler zekat denince sadece paranın zekatını anlıyorlar. Mahsulatın zekatı olan öşür, unutulmaya yüz tutmuş gibidir. Oysa bal’ın ve diğer meyvelerin de zekatı vardır. Bunlar da 10’da veya 20’de bir. Masraf yapılıyorsa, 20’de, yapılmıyorsa 10’da 1’dir. Yani her kazançta Allah hakkı vardır. Hayvanlarda 40 koyunda bir koyun, 5 deveden 10 deveye kadar bir koyun. 30 sığırdan 40 sığıra kadar 2 yaşında bir erkek tosun. İhtiyaç hissedenler bunların zekatını müftülüklere veya ehline sorarak öğrenebilirler.

Kira gelirleri, ticaret amaçlı arazi, daireler, hisse senetleri, tahviller, bono vs gibi parasal değere sahip olanlar da zekata tabidir.

Zekatla ilgili en önemli hususlardan birisi de zekatın ehline, zekat alacak derecede muhtaç fakirlere verilmesidir. Hayır kurumlarına zekat verirken, mutlaka ehline verileceğini bilmek lazımdır. Nereye harcandığını yakinen bilmediğin yere verilen zekatın iadesi gerekir. Fakir öğrenciler adına toplanan zekatların yurt vs gibi inşaatlara harcanması normal değildir. Zekat bizzat fakirin eline verilmeli ve fakir onu istediği yere harcamalıdır.

Vekalet yoluyla da zekat verilebilir. Ama burada sorumlu kişileri bulmak zorunludur. Vekalet yoluyla dağıtılan zekatlardan vekile sevap yazılır. Yine önemli bir husus; zekatı birinci derecede fakir, yoksul, miskinlere (bir günlük yiyeceği olmayanlar) verilmeli, ikincisi; borçlu olanlara verip onu borç yükünden kurtarmalıdır. Evlenemeyen, yuva kuramayanların evlendirilmesi için de zekat en önemli bir araçtır. Dilencilere asla zekat verilmemelidir. İstiklal harbimiz gibi din, vatan, millet için savaş, cihat için de zekat verilebilir.

Zekat, müslüman olmayana, ihtiyacı olmayana, eş-ana-baba-evlat-torun-ebe-dede gibi yakınlara usul ve furuğ olanlara verilmez.

İslam’da istismara uğrayan konulardan biri de zekat konusudur. Türkiye’de zekat ihtiyari olduğundan isteyen istediği ehline zekatını veriyor. Gayet hür ve demokratik bir yol. Ama, bu güçlü milli servet hakkıyla paylaşılamıyor. Kötüye kullanılabiliyor. Bunu önlemenin yolu, devlet zekat müessesesini resmileştirmeli, kurumlaştırmalı, mükelleflerden isteyenler zekatlarını bu kuruma vermeli, nereye, nasıl harcandığı açık ve şeffaf olmalı. Yani usulleri, şartları tesbit edilerek zekat işi kurumsallaştırılmalıdır. Laik bir ülkede böyle bir uygulama nasıl olur denilebilir. Bu durumda devletin resmi denetimde (ciddi denetimle) sivil toplum kuruluşları da bu işi üstlenebilirler. Maksat, zekatın yerine harcanmasını sağlamaktır. (Siyaset, kiyaset, vesayet, mezhepsel ayrımcılıklar gözetilmeden) Bütün müminlerin fakirlerine ulaştırılmalıdır. Bu benim şahsi düşüncemdir ve dinimizin zekatla ilgili kurallarına uygundur, yani temennimdir.

FITIR SADAKASI, FİTRE

Bir müminin Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçları dışında bir kişinin bir günlük (sabah-akşam) yiyeceği kadar bir bedeli fakire vermektir. Aile fertleri için ayrı ayrı bir fitre verilir. Fukaraya verilir. Herkese verilmez. Müslüman fakir olacaktır. Aynı zekatta olduğu gibi bir kimse fitresini eşine, anasına, babasına, dedesine, torununun torununa veremez. Buna usul ve furuğ denir.

Zekat, fitre, kefaretler, oruç ve yemin kefaretleri aynı şekildedir. Ancak yakın akraba, kardeş, yeğen, amca, dayı, hala ve bunların çocuklarına yakın ve uzak komşulara daha çok muhtaçlara öncelik verilmesi evladır, daha hayırlıdır.

NETİCE OLARAK;

Zekat sosyal adaletin en önemli ayağıdır. İyi yönetilir ve dağıtılırsa, toplumda kimse aç kalmaz. Büyüklerin alimlerin ifadesine göre Allah bir memleketin zenginini o memleketin fukarasını doyurup besleyip, giydirip yaşatacak oranda yaratmıştır. Zekatlar tam verilmediğinden ve iyi bölüşüm ve paylaşım sağlanamadığından, kimi fukara boyunca yararlanırken, kimi fukara arından, namusundan halini arzedemediği için yararlanamıyor. Özellikle görmüş geçirmiş olmasına rağmen, iflas etmiş, stres içinde muhtaç olanları arayıp bulmalı, bilenleri bulmalı ve onlara ulaşmalıdırlar.

Gizli fukaralarının ahı toplumu topyekün yakar, kül eder. Çünkü o fukaraların rızkını Allah zenginlerin mallarında yaratıyor. Aslında sosyal adaletin hakim olduğu ülkelerde bu işler kolaylıkla hallediliyor.

Ne mutlu zekatını gönül rahatlığı ile verebilene, Allah’ın rızasını kazanana.