Üniversite sınavları için her yıl giderek artan bir başvuru vardır.

2025 yılında YKS için 2 milyon 560 bin 649 aday başvurmuş, 2 milyon 351 bin 641 aday sınava girmiştir.

Ve kısa adı YKS olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı, 21-22 Haziran 2025 günlerinde yapılmış, sonuçlar 19 Temmuz’da açıklanmıştır.

Açıklanmıştır ama genel olarak eğitimdeki başarısızlığın haritasının hiç de değişmediği görülmüştür.

Özellikle de matematik ve fen eğitimindeki çarpıcı başarısızlık

Nitekim bu başarısızlık, kısa adı TYT olan Temel Yeterlilik Testi sonuçlarında yine çarpıcı olarak görülür oldu.

Oysaki TYT, tüm öğrencilerin alması gereken temel bilgileri içermekte idi.

***

Bu nedenle önce sonuçlara bir bakalım:

İşte 2 milyon 351 bin 641 adayın girdiği TYT sınavında ortalamalar:

40 soruluk Türkçe sınavında 21,7 olmuş, 2024’de 21,4 idi.

40 soruluk Matematik sınavında 6,6 olmuş, 2024’de 7,9 idi.

20 soruluk Sosyal Bilimler sınavında 9,7 olmuş, 2024’de 9,0 idi.

20 soruluk Fen sınavında 4,6 olmuş, 2024’de 3,7 idi.

AYT sınavında ortalamalar ise:

24 soruluk Türk Dili ve Edebiyat sınavında 6,3 olmuş, 2024’de 5,9 idi.

40 soruluk Matematik sınavında 6,8 olmuş, 2024’de 5,5 idi.

14 soruluk Fizik sınavında 2,5 olmuş, 2024’de 2,2 idi.

13 soruluk Kimya sınavında 1,8 olmuş, 2024’te1,4 idi.

13 soruluk Biyoloji sınavında 2,5 olmuş, 2024’te 2,3 idi.

Geçmiş yılların ortalamaları da aynen böyledir.

Şimdi sorun, yine yalnız sınav sisteminde aranır olacaktır.

Oysaki sistemde, yaklaşık 50 yıldır yaşanan çok ciddi bir sorun vardır.

***

Çünkü:

1974’den itibaren Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) tarafından yapılan Üniversite Seçme Sınavı (ÜSS) için:

-1981 yılında ÜSYM’yi ÖSYM yapmakla

-1981 yılında ÜSS’yi ÖSS ve ÖYS olarak iki basamaklı yapmakla

-1990 yılında ÖYS’yi kaldırıp ÖSS adıyla tek basamaklı sınav yapmakla ve OBP eklemekle

-2010 yılında ÖSS’yi YGS ve LYS yapmakla

-Ve 2018’de YGS ve LYS isimleri kaldırılıp, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) adı altında TYT (Temel Yeterlilik Testi) ve AYT (Alan Yeterlilik Testi) olarak iki oturumlu bir sınav sistemine geçmekle

Ne yükseköğretime geçiş çözülmüştür, ne de eğitimdeki çarpıcı başarısızlık.

***

Peki, bu başarısızlığın nedeni nedir?

Türkiye'de siyaset, ya laik ya da muhafazakâr olarak bölünmüştür. Ve de siyaset, eğitime özellikle müdahil olmuştur.

Yani laik ve muhafazakâr kamplaşma özellikle eğitime yansıtılır, eğitim camiası da bu kamplaşmada yerini alır olmuştur.

Ve de eğitimdeki çatışma bu eksende yürümüştür.

Elbette toplumsal yapımızın nedenleri belki bunu yaratıyordu; ama bu kavgada, eğitim sistemini ve eğitim modellerini tartışmak, araştırmak, geliştirmek unutulmuştur.

Öğretmen kuruluşları da eğitimi yeteri kadar sorgulamamış, daha nitelikli ve daha öğretici bir model üretilememiştir.

Ve geçmişte Köy Enstitüleri ile İmam-Hatip üzerinde başlatılan, günümüzde laik ve muhafazakâr eğitim üzerine hapsedilerek devam ettirilen bu kavga, eğitimdeki başarısızlığın en önemli ana nedenlerinden biri olmuştur.

***

Elbette bu başarısızlıkta sınav sisteminin de önemli bir kusuru vardır.

Çünkü sorun, tüm farklı lise mezunlarının aynı ve eşit sınava tabi tutulmasıdır.

Yani eşit koşullarda ve eşit düzeyde eğitim görmemiş öğrencilerin aynı sınava tabi tutulmasındadır.

Sorun, eğitimin piyasa sistemine entegre edilmesinde ve ticari bir sektöre dönüşmesindedir. Yani eğitimin bir metaya dönüştürülmesidir.

Ve sorun, okullarımızın yalnız diploma veren birer notere dönüşmüş olmasındadır.

Elbette böyle bir sistem içinde de söyleşmeyi bırakmış, cep telefonu ile sanal âlemde gezen bir gençliğin yaratıldığı ülke olunmuştur.

***

İşte şimdi soralım, özellikle de fen eğitiminin çok zayıf olduğu ülkemizde:

Anlayabiliyor muyuz, neden bilim alanında Nobel Bilim Ödülüalan ya da aday bile gösterilen bir bilim adamımızın olamayışını?

Sakın, Aziz Sancar var ya demeyin!

Eğer, Mardin-Savur doğumlu Aziz Sancar Türkiye’de kalsa idi, Kimya dalında 2015 Nobel Bilim Ödülü alabilir miydi? Almayı bırak, aday olarak bile gösterilebilir miydi?

Demek istediğimiz o ki; artık sınavın adını, soru sayısını, puanlama yöntemini değiştirmekle bu sorunun çözülemeyeceği ciddi ciddi bir sorgulanmalıdır.

Ve de öğrenci gençliği test ile tost arasına sıkıştırmakla bu sorunun çözülemediği de bilinmelidir.