Ben...
...bir adım ötende bekleyen biri...
ve hep... iki dünya uzağında kalmışım senden.


Seninle bir oluyormuş gibi yapmak...
çayını uzattığımda...
elimi tutacakmışsın gibi oldun,
ama... sadece bardağa dokundun.


Sesini duydum geçen gün...
ta uzaklardan.
Birisine gülüyordun...
an... ve an.

Kulağım değil,
içim çınladı.


Sanki bana gülüyordun...
mavi gözlerinle...
bir oluyormuşuz gibi...
çifte kumrular gibi...

Sen... ve ben.


Ama...
kahkahaların bile bana değilmiş...
başkasına döküldü...
uzaklardan uzaklara.


Tarçın şerbeti içtim bu gece.
Karşımda hayalin...
gözlerimiz göz göze,
sırf... sen seviyorsun diye.

Boğazım yandı... her yudumda.
Dilimde... heceleyerek... adın vardı.

Sanki... sen içirmiştin.
Ellerim değmeden.
Bir oluyormuşuz gibi...

Ama...
sadece ben yandım...
her yudumda...
her yudumumuzda.


Gölgenin düştüğü yollardan yürüdüm...
yerele bakarak.
Birlikte yürürmüşüz gibi...
uzak uzak...
omuz omuza... sessizce.

Kaldırım taşlarını bile ezberledim...
senin ayak izlerinden hayal çizdim geleceğe.

Bir biz oluyormuşuz gibi...


Ama yol...
hep tek kişilikti.
Hayalimde iki olsak bile...

Rüyamda geldin dün gece...
gelinlikler içinde.
Susuyordun yine...
her zamanki gibi.
Ama bu kez...
gülerek.
Sebebi belli olmadan.

Sana dokundum... ta uzaklardan.
Elim... tenine değil,
sabahın soğuğuna değdi.

Birlikte uyanırmışız gibi…
Ama...
yine ben...
evet ben... yalnız uyandım.


Ve biliyorum...
bir oluyormuş gibi yaparak
kendimi kandırıyorum...
bu fani dünyada.

Senin adını...
kalbimde büyütüp,
başkasına ait kalbinde...
küçülüyorum.


Ama ne yapabilirim seninle...
sen hiç ben olmadın ki...
benimle
biz olabilelim.