Siyasi yumuşama, özellikle siyasi ilişkilerin sözlü iletişim yoluyla, gerilimlerin azaltılması anlamına gelen bir diplomasi terimidir.

Türkiye siyasetinde, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nden sonra oluşan siyasal harita, böyle bir konuyu gündeme getirmiştir.         

Ve de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 2 Nisan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, 7 Nisan’da MHP Genel Başkanı Bahçeli ile görüşmesi, konuyu bir ölçüde ete-kemiğe büründürmüştür.

Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “yumuşama”, Özel’in ifadesiyle “normalleşme”, Türkiye siyasetinin gündeminde yer almıştır.

Zaten yumuşama kavramından önce de “helalleşme” gündem olmuştu.

***

Ama bugün siyasetteki yumuşamayı tehlikeli bulan da var, önümüzdeki 4 yıl için gerekli bulan da.

Elbette bu nedenle, öncelikli bazı görünür adımlar atılır olmalıdır.

Örneğin:

Her şeyden önce bir hukuk devleti görüntüsü ağır basmalıdır.

Ve de yargı kararlarına toplum ikna olabilmelidir. Yargı kararları topluma güven verebilmelidir.

Yani yargı kararları vicdanları sarsmamalıdır.

Özellikle ötekileştirme dili terkedilmelidir. Ki, etnik ya da inanç eksenli kimliklerde ötekileştirilmiş duygusu yok edilir olsun

Elbette asıl sorumluluk iktidardadır. Ve de elbette siyasette yumuşama ya da normalleşme isteniyorsa, yapılacak ilk iş Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamak olmalıdır.

Çünkü normalleşme ancak hukuk devletinin gereklerini yerine getirmekle olur.

***

Bugün dış politikadan ekonomiye kadar birçok alanda sıkışmış ya da sıkıştırılmış bir Türkiye tablosu vardır.        

Ve bugün Türkiye’nin politik haritasına göre merkezi iktidarda AKP, yerel iktidarda CHP’nin bulunduğu iki politik ağırlık noktası oluşmuştur.

Çünkü partizan bir kimlik ve güvenlik siyaseti, ekonomik krizin derinleştiği ve süreklileştiği bir ortamda seçim kazanmaya yeterli olmamıştır.

Yani ekonomik sıkıntılar, seçmeni kendi siyasi kimlik parantezinde tutmayı zorlaştırmıştır.

Ve de iktidar partisinin oy alabileceği havuz giderek daralırken muhalefetin ulaşabildiği havuz genişlemiştir.

Nitekim 31 Mart seçim sonuçları bunu gösterir olmuştur.

***

Siyaset dünyasında esen sıcak mesaj ve diyalog rüzgârı, ülkede toplumsal fay hatlarındaki gerilimi azaltmada herkesi umutlandırmıştır diyebiliriz.

Çünkü uzun yıllar kutuplaşmalar ve karşıtlıklar üzerine siyaset yapılır olması, toplumu fazlasıyla germişti.

Ve bu toplum, en küçük sorunu bile konuşamaz hale gelmişti.

Siyasi düşünceleriyle farklı mahalleler olarak tanımlanan ve birbirlerini hain olarak gören kitleler, birbirlerine düşman gibi bakar olmuştu.

Ama 31 Mart seçimlerinin ardından meclisteki buluşma görüntüleri, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP lideri Özel’in görüşmeleri ve de karşılıklı ziyaret beklentileri, siyasette bir yumuşama havasını hâkim kılmıştır.

Ve de siyasette yaşanan bu yumuşama söylemi ve görüntüsü, tüm siyasi yapıların gündemini de işgal etmiş durumdadır.

***

Elbette yumuşama döneminde:

Türkiye’nin temel meseleleri için, polemik ve suçlama dili terk edilerek konuşma imkânı bulunabilecektir.

Özellikle 1961 anayasasından hareket ederek, kuvvetler ayrılığının hâkim olduğu yeni ve sivil bir anayasa gündem olabilecektir.

Etnik ve inanç eksenli kimliklerde, aidiyet duygusunu sarsan bir dilden ve görüntüden uzaklaşarak aidiyet duygusu güçlendirilebilecektir.

 Her şeyden önce de iktidar ve muhalefet, ülke sorunlarının karmaşık ve zorlu yanlarını birlikte görebilecektir.

Ve de gençlerimiz, “liyakat-mülakat arasına sıkışmaktan herhalde kurtulabilecektir.