İnsanoğluyuz ya, öyle bir hırs bürümüş ki benliğimizi; doymuyoruz, kanmıyoruz ve bir türlü “bu kadarı yeter” diyemiyoruz. Eh, böyle olunca da bazı şeyleri yapmamız gereken zamanda yapamayıp geç kalıyoruz. Hem de asıl yapmamız gereken en önemlilerini…

         Söylemek istediğimi sosyal medyada paylaşılan bir anı çok güzel anlatıyor. İsterseniz birlikte okuyalım.

         “Bir gün babam pencerenin önüne oturup dışarıya bakarken, ben de babamı izliyordum. Başını çevirince gözünde ne gördüm biliyor musunuz? O kocaman gözlerde “keşke” hem de kocaman bir “keşke” gördüm.

         Dedi ki:

         -“Annenin sesi kulağıma geliyor, anneni çağır.”

         Gittim, annemi çağırdım, geldi, oturdu. Anneme böyle baktı baktı baktı, sonra dedi ki:

         -“Ey deli kadın! Seninle 42 yılı birlikte geçirdik. İyi ya da kötü. Ben sana iyi bir eş oldum veya olamadım. Sen de bana iyi bir eş oldun veya olamadın. Ben sana bir kere bile doyasıya sarılamadım. Gel sana doyasıya bir sarılayım.

         Tabii çok duygulandım. Babamın o sarılma isteği ve keşkesi. Geriye dönük hiçbir şeyi düzeltemeyecekti artık. Annemle birbirlerine doyasıya sarılıp “seni seviyorum” diyemediler. Hayatın akışına o kadar yoğunlukla daldılar ki “o şunu dedi”, “yok o bunu dedi”, “şu şöyle yapmış”, “hayır, bu böyle yapmış” diyerek, birbirlerini çok fazla yıprattılar. Sanki her günlerini çok uzun yıllar yaşayacaklarmış gibi yaşayıp ya da yaşadıklarını zannedip bugünlere geldiler.

         Benim yanımda rahat olamazlar diye odadan çıktım ama kapıyı aralık bırakıp gözetlemeye başladım. Hem konuşulanları dinliyor, hem de katıla katıla ağlıyordum. Tabii ki bir insanın pişmanlığına şahit olmak, hele bir de onlar babanla annense inanın o kadar zor ki.

         Babam anneme sarılarak:

         -“Hakkını helal et.” dedi.

         Annemse hiçbir şey söylemeden sadece ağlıyor ama öyle içten ağlıyordu ki. Babam yine “hakkını helal et” dedi, annem yine “helal olsun” diyemedi, sadece ağlıyordu. Babam yine tekrarladı, annem yine suskun kaldı ve odadan çıkıp yanıma geldi. 

         Dedim ki:

         -“Anne niye hakkım helal olsun diye söylemedin?

         Dedi ki:

         -“Ölür diye korktum, o yüzden söyleyemedim. Sanki “helal olsun” dersem, her şey biter, gidiverir diye korktum.”

         Bakınız, onların yaşadığı evlilik o kadar zor ki. Hep böyle sevgisizliğin, kavganın, hayal kırıklıklarının olduğu ve boşa harcanan bir hayatı kemirip bitiren bir evlilik. Ama son durağa gelindiğini hissettiklerinde, ikisinin de içinde kocaman birer keşke oldu. Ve o keşkelerle gitti babam bu dünyadan.  Yani o günkü tek bir sarılma o keşkeyi düzeltmeye yetmedi.

         Yine bir gün, annemle birlikte babamın mezarına gitmiştik. O, her zamanki gibi mezarın başında çökerek, ayrık otlarını temizliyor hem de bildiği duaları okuyordu. Mezar taşına bulaşmış çamuru taşı seve seve yıkarken hep şunu düşündüm: “Keşke dedim, keşke ikiniz de sağken aranızdaki ayrık otlarını temizleyebilseydiniz.  Şimdi söylenen o güzel temennileri keşke o zaman söyleyebilseydiniz.  O güzel duaları keşke ikiniz de sağken yapsaydınız.”

         Ve annem giderken dedi ki:

         -“Hatırlat da bir dahaki sefere babana çiçek getirelim. O çiçekleri çok severdi.”    İçim o kadar cız etti ki. Çünkü onlar yaşadıkları sürece bir kez olsun birbirlerine çiçek vermediler. Ve bugün onlar için her şey çok geç.”

        

         Sevginle tutabiliyorsan sevdiğini,

         Vaktinde özür dileyebiliyorsan,

         İhtiyacı olduğunda yanında olabiliyorsan,

         Arzuladığında sarılabiliyorsan,

         İşte o zaman dünyada insan gibi yaşamış,

         Ve öte tarafa da insan gibi gitmiş oluruz.

        

         Ve bir gün herkes anlar sevginin kıymetini.

         Ama gidince, ama bitince, ama ölünce.

         Kısaca iş işten geçince…

        

         O nedenle, hazır vaktimiz varken sevdiklerimize geç kalmayalım.

         DÜŞÜNEN SÖZLER:

·         Günün birinde hepimiz sonsuza dek susacağız. Onun için sevdiklerinize “seni seviyorum” demekten çekinmeyin. G. Eliot

·         “Seni seviyorum” diyebiliyorsam, bu sende bütün insanlığı, bir anlamda canlı olan her şeyi ve yine sende kendimi seviyorum demektir. E. Fromm

·         Özleyeceksin; “kızıyordu, kıskanıyordu, küsüyordu, çok soru soruyordu ama beni seviyordu” diyeceksin. N. HİKMET

·         Hayatın ışıkları kısıldığı zaman, yalnız sevginin gözü uyanık kalır. Bordilon

·         Sevmek ihtiyaçsa, sevdiğini söylemek niye günah olsun. Albatros

·         Maharet güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan, Âlem herkes bilsin ki şunu: En büyük ibadet sevebilmektir. Y. Emre