Türkiye yeni bir “çözüm süreci” tartışması içerisindedir. TBMM çatısı altında kurulması planlanan yeni komisyon “terörsüz Türkiye”, “birlik ve kardeşlik”, “barış ve demokratik toplum” gibi söylemlerle sunuluyor. Ne var ki bu söylemlerin arkasında iktidarın emperyalizmle ve DEM ile birlikte yürüttüğü Cumhuriyetin kurucu ilke ve ideallerini tasfiye süreci gizleniyor.

CHP’nin masaya davet edilmesi, çözüme katkı sunması için değil, sürece meşruiyet kazandırmak içindir.

Mevcut masada demokratik bir öz yok. Bazı hesaplar ve pazarlıkların önceden kapalı kapılar ardında yapıldığını gözlemliyoruz. İktidar taraftarlarının, “Kürt ve Alevi yardımcılığı olan Cumhurbaşkanı” çıkışı, “yeni anayasa” vurguları, Ahmet Türk’ün Osmanlı Millet sistemi göndermeleri, Öcalan’a yönelik mesaj gönderilerinin toplamı pazılın parçalarını tamamlıyor.

Bu sürecin tek amacı Kürt sorununu çözmek değil, içerde iktidarın ömrünü uzatmak. Dışarıda ABD’nin Ortadoğu’da kurduğu denklemi rayına oturtmaktır.

CHP komisyona çağrılırken, Kürt sorununun çözümüne katkı sağlasın, işin bir ucundan tutsun diye değil… Figüran olarak ortalıkta dolaş deniyor. Masada gözük fakat hiçbir etkin olmasın. Kitleler birlikte yapıyormuşuz gibi görsünler olayıdır. Sürecin meşruiyet kazanması. Bu süreçten CHP mat olmuş olarak çıkacak. Şu günlerde elde ettiği güven ve birikimi de kaybedecek. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa kazandığı yüksek ivmeyi de kayba uğratacak. Birinci partinin içinde olmadığı bir süreç doğal olarak güven veremezdi. CHP o görevi yapıyor. Bu nedenle CHP’ye “hem itiraz et, hem de içimizde ol deniyor”

Bu iktidar değil mi CHP’yi terörle ilişkilendiren, belediyelerine kayyum atayan, adaylarını itibarsızlaştıran? Şimdi aynı iktidar terörü bitirmek için, CHP’yi masaya çağırıyor. İktidar, DEM’i yanına almış, süreci şekillendirmiş ve komisyon yapısını muhalefetin etkisiz kalacağı şekilde formüle etmiş. CHP’nin bu masada ne bir ağırlığı, ne de belirleyici bir rolü olacaktır.

CHP, Cumhuriyet’in kurucu partisidir. Bugün inşa edilmek istenen laikliği, halk egemenliğini, eşit yurttaşlığı hiçe sayan, Türk-Kürt-İslam sentezli bir rejim modelidir. CHP’nin masada yer alması: Cumhuriyet devrimlerine, kendi tarihine, kendi ilkelerine ve kendi tabanına sırt dönmesi anlamına geliyor.

CHP’nin masada yer alması taktik ve stratejik olarak sadece bir savrulmadan ibarettir. Bu katılım iktidarın kurduğu rejime onay anlamına gelir ve Cumhuriyet tarihe gömülür.

Halk CHP’yi birinci parti yaparken, onu bu tür denklemlere meşruiyet kazandırmak için değil, iktidarı denetlemek, laik ve demokratik rejimi savunmak ve halkın iradesine sahip çıkmak için görevlendirdi.

Unutmayalım ki, bazen bir masada olmamak, o masadaki olumsuzlukları bozmanın en etkili yolu olabilir.