Artık tonlarca kurşun, çinko, bakır çıkarabileceğiz. Yılda 40 bin tonla yetinmek zorunda değiliz. Kazdağılarında kapasite artırıldı. 400 bin tona çıkarıldı.
İklim krizinden şikâyeti olan var mı? Buyurun Kazdağılarına, oksijen fazlalığı dersen var. Su fazlalığı dersen var. Bu kadar bolluk olur da siyanür eksik kalır mı? Toprakta, karıncadan, solucana kadar tertemiz, steril yapıp uluslararası şirketlere ve yerli işbirlikçilerine sunuyoruz. Üstelik antik kalıntılar ve endemik türler de yanında hediye. İster yesinler, isterse yanında yatsınlar!
Gözde şirketlerimiz doğanın kalbinde canla başla çalışıyorlar. Örneğin ÇED raporunda “sahaya çevre kurulu kararı gerekir” deyince projeyi küçültüveriyorlar. Bakıyorsun aynı proje daha haftası dolmadan büyüyüvermiş. Şeytanın bile aklı ermiyor.
Gazeteciler köşe yazarları, halkla bir olmuşlar feryat ediyorlar. Onlar şairin dediği gibi “Kerem gibi yana yana” kendi sesleri ile kül oluyorlar.
Hem dev tesisler yapacaksın, hem de ufak yan etkileri olmayacak, “eşyanın doğasına aykırı” “ufak” yan etkilere bakalım.
*Yer altı su kaynakları kirleniyor.
*Bilim adamları demiş ki “Gönen barajına siyanür sızar"
*Gönen’in meşhur pirinci; “Hafif asit aromalı” olacak.
*Yine bilim adamları “patlamaların heyelanları tetikleyeceğini” söylüyor.
*Oksijen yerine siyanür soluyacağız.
*Karıncadan kuşa tek canlı kalmayacak.
*Orman yok, çalı bile hayal.
*Binlerce yılda oluşan doğa üç beş yılda zehirli toprağa dönecek.
Yer altındaki üç beş ton altın, yer üstündeki tüm yaşamdan kıymetli. Kızılderili atasözündeki gibi “altın, kurşun, çinko, bakırın yenmediğini” oksijen olarak solunmadığını, su olarak içilmediğini öğrenince iş işten geçmiş olacak.
Kaz dağlarında yaşayan halkın yıllardır dermanı kesilmiş. Davaları imece usulü açıyorlar. Dev şirketlerin karşısında halkın 60 bin lirayı bulan, dava açacak parası bile yok. “yüreklerin kulakları sağır”
Diyelim ki dava açtılar “kim kazanır?” sormama gerek var mı? Kazdağlarına bomba atılsa sesi duyulur. Bu şirketler sessiz bomba atıyorlar. Atanlar yatırımcı dostlarımız sözde.
İlk güzellik yarışması Kazdağlarında yapılmış. Bundan böyle Afroditin güzelliğini kuyumcularda, çinko cevherlerinde arayacağız.
Karl Marks; “Kapitalizm gölgesini satmadığı ağacı keser” demiş. Kazdağları kesiliyor.
Kazdağları artık bir doğa harikası olmaktan çıktı. Doğayı zehirleme başarısı olarak gündemimizde. Kazdağları’nda altın var fakat vicdan yok. Vicdan tükendiyse, sınırlı maden tükenmeyecek mi? Sorumuz tüm insanlığadır.