Hayat uzun bir okul çocuklar. Bitmeyen…Son nefeste bile öğreneceğimiz bir şeylerin olduğu, öğrenmeden sınıf geçemeyeceğimiz, karşımıza çıkan sınavlardan başarıyla geçmeden aynı sorularla tekrar tekrar karşılaşacağımız bir okul…

Okul, bu uzun sürecin küçük bir parçası. Tabii ki çok önemli bir parçası. Öğrendiğimiz bilgiler dışında, okul yaşamının hayatımıza katacağı çok fazla değer yanında, olumsuz okul yaşantılarının bizde bırakacağı travmalar da olacak çok fazla…Veya tersi, hayatımızın en güzel yaşantılarının geçtiği yılları sık sık anıp arkadaşlarla buluşacağımız…

Ben resim öğretmeni olduğum için çok duydum, ileriki yaşlarda “beni resimden nefret ettiren resim öğretmenimdir” cümlesini veya edebiyat okumak, spor matematik, yabancı dil ve daha birçokları….

Hayat kırk dakikalık dersler gibi değil zaten, bazen çok uzar bir ders size bir şeyler öğretene kadar o konuyu çabuk atlar, çabuk kavrarsanız, bir daha aynı dersle karşılaşmazsınız da…Derslerden öğrenmek, ders almak önemli olan.

İstemediğimiz olaylar başımıza tekrar tekrar geliyorsa, istemediğimiz insan tipleri tekrar tekrar karşımıza çıkıyorsa, vardır bir sebebi. Hele bizi mutsuz ediyor üzüyorsa, vardır bir sebebi ve almadığımız bir ders…

Anne-babalık böyle bir şey. En güzel şeydir çocuğu dünyaya getirmek…O duyguyu unutmam hiç; uçmak gibi, ayaklarınızın yerden kesilişi gibi, aşk gibi bir şey. Bir sürpriz, bir mucize…Ancak tüm bu güzellikler, güzel duygular çok önemli bir hediye ile gelir: “Sorumluluk”. Eğitim bu sorumluluğun en önemli parçalarından birisidir. Elbette evde başlar eğitim, onları hayata hazırlamak ve en önemli şey çocuklarımızın çok özel birisi olduğunu, tek olduğunu unutmamak… Ne babaya, ne anneye, ne akrabaya, ne arkadaşa, ne ablaya, ne de ağabeye benzetememek…

Sadece çocuklarınızın ihtiyaçlarını yaş grubuna göre, onun kişisel özelliklerine göre tespit etmek ve ona yol göstermek en temel görevimiz. Ona sevgiyi öğretmek, ona yol açmak, kendi temposunda gelişmesine izin vermek… Onlara güvenli ve sevgi dolu bir ortam sağlamak, kurallı ve sınırlı olduklarını, yani sosyal ve toplumsal davranışı öğretmek…

Tabii ki ders zili çalarken hatamızın temel taşlarından birisi okul ve öğretmen. Öğretmen yetiştiren kurumlar,

Programlar, atanamayan öğretmenler, sürekli değişen eğitim sistemimiz, bunları tartışırken elimizden birçok nesil gelip geçiyor. Tartışmaları bir yana bırakıp öğretmenlik mesleğinin, sadece bireyin değil toplumların ve dünyanın değişimini sağlayacak öğretmen…

Mesleğe gönül vermiş öğretmen en iyi öğretmendir diyor bana deneyimlerim, onca yıllık yöneticilik yaşantım böyle söylüyor.

Her şey bir insanı sevmekle başlamalı. Öğretmenlik mesleğinde sadece kendi branşının akademik bilgisi ile donanmak yeterli değildir. Bildiği o bilgiyi nasıl aktaracağını bilmek, çocuğu uyandırmak, vizyonunu açmak, kendi farkındalığını öğretmek, yaşamın güzelliklerini, inceliklerini aramayı bulmayı öğretmek, sevgiyi saygıyı kısacası hayatı öğretmek gibi bir yükümlülüğü var.

Hani şöyle bir düşünsek, bizim hayatlarımıza dokunmuş, bizi etkilemiş öğretmenlerimizi anımsayalım; neden etkilediler, nasıl etkilediler, hangi dokunuşları kelebek etkisi yarattı hayatımızda?

Hangi öğretmenimiz bize okumayı sevdirdi, hangi öğretmenimizden güzel konuşmayı, şiir okumayı, şiir yazmayı, renk uyumunu, resim yapmayı, şarkı söylemeyi, yardımlaşmayı, paylaşmayı, yaşamla başetmesini öğrendik? Bir gün sildiği gözyaşımızla, umutsuz haldeyken umutlanmayı, sıcaklığı ve sevgi dolu yaklaşımı ile hayatımızın yönünü nasıl değiştirdiğine tanık olduk ve anarız onları sık sık.

Kısaca, iyi dersler çocuklar.

İyi dersler öğretmenim.

İyi dersler sevgili anne – babalar.

Çok iyi ders alacağımız en güzel bir yıl olsun.

Mutluluk, sağlık, başarı dolsun, gözlerimizden akacak yaşların adı mutluluk olsun.

İyi dersler.

ANKARA