15-25 yaş aralığında olanlara "genç", bu dönem aralığında olanlara da "gençlik" denir.

Gençler, bir ülkenin en önemli serveti, gücü ve umududur. Gençlik, ülkenin geleceği ve kurtuluşunun teminatıdır.

Gençliğin donanımlı ve vasıflı bireyler olarak yetişmesini sağlayacak bir eğitim sistemi ile yetişmeleri ülkenin geleceği için çok önemlidir. Demokratik değerlere bağlı, eleştirel düşünceye, yaratıcı ifade yeteneğine, sosyal ve kültürel kimliğe sahip, araştıran, soran, sorgulayan, özgür düşünceli, vatanını ve milletini seven gençler yetiştirmeliyiz.

Böyle bir gençlik yetiştirebilirsek geleceğe güvenle bakabiliriz. Bunu yapabiliyor muyuz? Ne yazık ki yapamıyoruz. Çünkü ülkemizdeki eğitim sistemi ile bunu başarmak zor. En azından donanımlı ve vasıflı gençler yetiştirebilmeliyiz. Ülkemizi bekleyen tehlikelerden biri de mesleksizlik. Çoğu meslekte vasıflı eleman sıkıntısı yaşanmakta, çırak ve kalfa yetişmemekte. Bu da ilerde vasıflı usta sıkıntısı yaşayacağımızın habercisi.

Oysa milyonlarca gencimiz varken böyle bir sorun yaşamamamız gerekir. Bu sorun ancak iyi bir mesleki eğitimle çözülür. Bunun için meslek liselerini ve meslek yüksek okullarını cazip hale getirmeliyiz. Bu okullarda teorik eğitimden çok uygulamalı ve staj ağırlıklı eğitim vererek vasıflı gençler yetişmesini sağlamalıyız.

Önce toplum olarak herkesin üniversite okuma mecburiyeti olmadığını kabullenmeliyiz. İyi bir meslek sahibi olmak, bir tabela üniversitesinden alınan işe yaramayan bir diploma sahibi olmaktan iyidir. İyi bir meslek sahibi olursak hem kendimize, hem de ülkemize daha iyi hizmet etmiş oluruz.

Bu gün ülkemizde 7 milyon 810 bin üniversite öğrencisi bulunmakta. Almanya’da 2 milyon 870 bin üniversite öğrencisi var. Oysa Almanya ile nüfusumuz birbirine yakın. Ya biz yanlış yapıyoruz, ya da Almanlar. Acaba hangimiz?

Ülkemizde gençlerle ilgili önemli sorunlardan birisi de 15-25 yaş arasında 5 milyona yakın gencimizin ne okulda ne de işte olmamasıdır. Ne acıdır ki bu gençleri ev genci diye adlandırıyoruz. Bir ülke için bu durum büyük bir kaynak israfıdır.

Daha da önemlisi 15-16 yaşlarında uyuşturucu bataklığına ve çetelerin eline düşen gençlerimizin durumu. 16 yaşında bir çete üyesi genç, gene 16 yaşında başka bir çete üyesi genci vurarak öldürebiliyor. Bu tür olaylar hepimizi derinden üzmekte ve ülkemizin geleceğinden endişe duymamıza neden olmakta. Hukukun ve adaletin hakim olduğu bir ülkede bu tür yasa dışı olaylar yaşanmamalı.

Bizim petrolümüz ve doğal gazımız yok. Diğer doğal kaynaklarımız da sınırlı. En büyük potansiyel gücümüz iyi yetişmiş genç nüfusumuz. Bu nedenle gençlerimizin değerini bilmeli ve basit nedenlerle onları cezalandırarak gelecek umutları karartılmamalı. İyi yetişmiş, donanımlı ve kalifiye gençlerimizin yurt dışına gitmemeleri için önlem almalıyız. Bunu önleyemezsek beyin göçü ülkemizi çoraklaştırır ve az gelişmiş bir ülke haline getirir. Bu sonucu da ülkemizde hiç birimiz istemeyiz.

Büyük Atatürk gençlere güvenini şu sözlerle ifade etmiştir: "Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizlersiniz. Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizlersiniz."