Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında 78 masum yurttaş yanarak ve dumandan boğularak can verdi. Onlarla beraber 85 milyon yurdum insanının da yüreği yandı. Gözleri buğulandı ve hüzünlendik. Peki, ders çıkarabildik mi acaba? Hiç sanmıyorum. Eğer bugüne kadar benzeri facialardan ders çıkarsaydık, zaten Bolu’daki olay yaşanmazdı. Facialar ve acı sonuçları adeta kaderimiz oldu.
Nasıl olur da bir gecelik yatak ücreti 30 bin ile 50 bin lira arasında değişen son derece lüks ve pahalı bir otelde, doğru düzgün yangın koruma sistemi olmaz? Yağmurlama, söndürme sistemi olmaz, tahliye merdivenleri olmaz, yangına dayanıklı kapılar bulunmaz insan şaşıp kalıyor. Bu kadar gözü doymaz para hırsı nereye kadar. Sonuçta kendi malı da iş yeri de korkunç bir tablo ile karşılaşıyor.
Seller, depremler, yangınlar her facia sonunda ülkece içimiz buruluyor. Masum canların yok oluşunda kahroluyoruz. Hiçbir olay sonunda da fail ya bulunamıyor, ya da göstermelik bir iki insan yargılanıyor. Toplumun gazı alınıyor. Sonuçta yine ‘aynı hamam aynı tas’.
Mevcut iktidar döneminde 23 yıl boyunca sayısız facia yaşandı. Hiçbir olay sonunda ise sorumluluk üstlenen olmadı. Sadece bir olayda, bir sorumlu çıkıp dürüstçe “benim hatam” dedi. Cezasını da ne yazık ki kendisi verdi. Olayın bedelini yaşamı ile ödedi. “Onur intiharı” deniyor böylesi durumlara. O da Türk değil.
Bundan önce de yaşanan bazı faciaları anımsatırsak; Geçtiğimiz yıl Balıkesir Mühimmat Fabrikasında patlama yaşandı. Beşiktaş Gece Kulübü tadilatında yangın çıktı. Yine İliç’te maden faciası oldu. Bu üç olayda toplam 50 canımız gitti. Hiçbir sorumlu çıkıp ta istifa etmedi. 6 Şubat 2023’de Kahramanmaraş depremlerinde resmi rakamlara göre tam 53 bin 537 canımız yok oldu. Depreme geç müdahale ise başka bir içler acısı konu. “Allah’ın takdiri böyleymiş” deyip, konuyu geçiştirdiler.
2020 ve 2022 arasında İzmir ve Elazığ’da depremler oldu. Akdeniz’de içimizi dağlayan orman yangınları. Karadeniz’de sel felaketleri, Amasra’da maden ocağı patlaması yaşandı. Bu beş faciada toplamda yine 300 canımızın yaşamı son buldu.
Beyoğlu’nda terör saldırısı, Ankara’da tren garı saldırısı, Suruç saldırısı, Soma, Ermenek, Şirvan, Karadon maden faciaları yaşandı. Çorlu, Kütahya ve Pamukova tren kazaları, Van ve Bingöl depremleri, Adana Aladağ’da bir tarikatın merdiven altı kız öğrenci yurdunun yanması. Bunlar ve benzeri daha onlarca facia yaşandı. Sonuçta Kahramanmaraş depremleri dışında toplamda iki binden fazla insan yaşamını yitirdi. Hiç birinde ne sorumlu çıktı, ne de olayı üstlenen oldu. “Olayın fıtratı” dendi, “Allah’ın takdiri” dendi. Yanan yandığı, ölen öldüğü ile kaldı. Allah rahmet eylesin.
Bundan on yıl kadar önceydi. İzmit Körfez geçişi asma köprüsünde halatın kopmasından kendisini sorumlu tutan bir Japon mühendis yaşamına son vermişti. Oysa olayda ölen tek bir kişi bile yoktu. Hatasından kendini sorumlu tutan tek kişi, Japon mühendis Kishi Ryoichi, 23 Mart 2015.
Kishi Ryoichi gibi yüksek ahlak, adalet ve sorumluluk duygusuna sahip olamazsak daha çok olay, facia ne yazık ki kaderimiz olarak kalacak ve tekrarlanacaktır.