Seçimler yaklaştıkça iktidar partisinde bir telaştır başladı ki, sormayın. Anket sonuçları eline gelip oy oranının düştüğünü gördükçe kayıpları nasıl telafi edebilirimin yollarını arıyor. Bu yollardan biri de bunca yıldır görmezden gelip dahası ötelediği kesimleri kendi yanına çekip oy koparmak.

Bir bakıyorsunuz Cem evleri ziyaretleri üst üste yapılıyor. Bir bakıyorsunuz, üç beş Cem evi birden açılıp törenler düzenleniyor. Cem evlerinin ihtiyaçları karşılanıyor. Hatta hatta Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Alevilikle ilgili birimler kurulacağı ilan ediliyor falan…

Şimdi de yıllardır sömürü malzemesi yapılıp oy topladıktan sonra çözümlenen başörtüsü konusu yeniden gündeme getirilmeye başlandı. “Başörtüsünü Anayasa maddesi haline getirelim” deniyor. Böylece bir kısım insanlara “bakın, biz gittikten sonra yönetime gelecekler başınızı yeniden açacak. Bu nedenle sizin örtünmenizi garanti altına alıyoruz.” mesajı verilerek yıllarca sömürü malzemesi yaptıkları konuyu yeniden oy aracı yapacaklar.

Aslında, tüm bu yapılanların altında yatan gerçek niyeti pek çok kişi biliyor ama bunu dillendirenlerin sayısı çok az. Ya korkuyorlar, ya da duyarsızlar. Bir kısım insanımız ise söylenen ya da yapılanların gerçek amacını anlamayıp tüm bunları hizmet olarak görüyor ve takdirle karşılıyor. Kurdun büründüğü kuzu postu o denli özenle dikilmiş ki, içinde kurt olduğunu anlamak için çok dikkatli bakmak gerekiyor. Tıpkı öykümüzdeki derviş elbisesi gibi…

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman dervişi huzuruna çağırtarak bunun nedenini sorar.

Derviş:

-“Sultanım”, der; “Ben bu kuşu avlamak istedim. Önce gizlenerek yaklaşmaya çalıştım. Baktım ki kaçmıyor yanına kadar gittim. Tam üzerine atlayıp yakalayacağım anda kaçmaya çalışınca kanadı kırıldı.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner:

- Peki, sen neden kaçmadın?

Kuş kendini şöyle savunur:

-“Efendim, avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. ‘Derviştir, Allah’tan korkar’ diye düşündüm.”

Hz. Süleyman savunmayı doğru bulur:

-"Kuş haklı, kısasa kısas hemen dervişin kolunu kırın.” diye emreder.

Ancak kuş bu emre itiraz eder:

-“Efendim, kolu iyileşince bu adam yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

(Umut Özkan'ın "Gün Yüzüne Hikâyeler" adlı kitabından alınmıştır.)

Evet sevgili dostlar, bakalım vakti saati yetip de derviş elbisesi çıkarılınca altından ne çıkacak?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•İyi niyetli insanlar yalana çabuk kanarlar ama boşa giden iyi niyeti asla unutmazlar. KONFÜÇYÜS

•Her insan başkalarının kalbini okuyabilseydi, bulunduğu yerden inmeyi isteyen insanların sayısı, yukarı çıkmayı isteyenlerden daha çok olurdu. ROUSSEAU

•İnceldiği yerden koparma; en sağlam yerden kopar ki, karşındakinin içine otursun.

•Karşındakini aptal yerine koymaya çalışan insanın aynaya ihtiyacı yoktur. Niyeti zaten kendi özünü yansıtır.

•Biz kimseyi aptal yerine koymadık. Herkes geçip kendi yerine oturdu. CAN YÜCEL

•Niyeti kötü olanın attığı ok elbet bir gün, kendine döner. HZ. ALİ

•Sokak lambası gibi olma ey yar. Kime yandığın belli olsun. MEVLANA