4 Kasım 2025 günü, AB Komisyonu tarafından hazırlanan, Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanan “Türkiye İlerleme Raporu” açıklandı.

AB, 1998'den bu yana aday her ülke için İlerleme Raporu yayınlamaktadır.

Bu rapor, aday ülkedeki ilerlemelerin ve eksikliklerin yıllık olarak değerlendirildiği bir rapordur. Ve aday ülkenin resmi verilerine dayanır.

Ama raporların ana omurgasını, AB anayasası sayılan ve temel kriterlerden biri olan “Kopenhang Kriterleri” oluşturur. Ki, bu kriterler AB’nin olmazsa olmaz koşullarıdır.

Ve bu kriterlerin en önemli ana maddeleri ise:

-Kuvvetler ayrılığıdır.

-Bağımsız yargıdır.

-Kısıtsız basın özgürlüğüdür.

-İzinsiz, gösteri ve yürüyüş özgürlüğüdür.

-Hukuk devleti ilkeleridir.

***

Türkiye için açıklanan 114 sayfalık bu raporda özet olarak:

Demokratik standartların, hukukun üstünlüğünün, yargının bağımsızlığının ve temel haklara saygının sürekli kötüye gitmesine ilişkin AB'nin ciddi endişeleri vardır denildi.

Aktivistler, gazeteciler, sivil toplum ve iş dünyası temsilcilerine yönelik tutuklama ve suçlamalar, yargının bağımsızlığında endişelerin derinleşmesine neden oldu denildi.

Muhalif siyasetçiler üzerindeki aşırı yargı baskısı, siyasi rekabeti engelleyerek temel demokratik ilkeleri zayıflatmaktadır denildi. Cumhurbaşkanlığı sisteminde, seçimler dışında hükümeti hesap verilebilir kılacak etkili denge ve denetim mekanizmaları yoktur denildi.

Seçilmiş muhalefet belediye başkanlarının yargılanması ve görevden alınması, bazılarının yerine kayyum atanmasıyla yerel demokrasi daha da zayıflamıştır denildi.

Yargı yürütmenin kontrolünde olmaya devam etmektedir. Bu ise yargı bağımsızlığını hem zedelemekte hem de yargı kararlarının niteliğini olumsuz etkilemektedir denildi.

Ve Bu durum, hukuk sistemine duyulan kamu güvenini, tarihinin en düşük seviyesine indirmiştir denildi. AİHM'in bazı kararları hala uygulanmamış ve bazı mahkemeler ise Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yerine getirmeyi reddetmektedir denildi.

Medya ve basın alanındaki düzenleyici kurum, bağımsız ve muhalif medya kuruluşlarını hedef almaktadır denildi. ***

Türkiye önceki raporlarda olduğu gibi, bu rapora büyük bir tepki gösterdi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Raporun yargı ve temel haklar ile iç siyasi gelişmelere ilişkin taraflı, önyargılı ve mesnetsiz iddialarını reddediyoruzdenildi. Ve Yorumlar, Türkiye ile AB arasında olumlu bir gündem oluşturmaya yönelik çabalarla uyumsuz olmalarının yanında, tarafların uzun dönemli çıkarlarına da aykırı bir dille kaleme alınmıştır denildi.

Ama Türkiye'nin AB sürecinin, bugün 66 yıllık bir süreç olduğunu da bilmeliyiz.

Yani Türkiye’nin hedefi AB’ye üye olmaktır.

İlk olarak 1959'da Başbakan Adnan Menderes döneminde, o günkü adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) başvurulmuştu.

1963'te Ankara Antlaşması imzalanmış, 1987'de tam üyeliğe başvurulmuş. 1995'te Gümrük Birliği imzalanmış, 1999'da aday ülke olarak kabul edilmiş. 2005'te ise üyelik müzakereleri başlatılmıştı.

İşte bu nedenle Türkiye, kendi içinde de tartıştığı ve de AB’nin gündeme getirdiği, Türkiye’nin demokratik bir devlet yapısını gölgeleyen bu kusurları gidermelidir.

Eğer AB’ye gerçekten girilmek isteniyor ise

***

Elbette ki AB, küresel kapitalist sistemin Avrupa kanadıdır. Küresel sistemin koruyucusu NATO'nun merkezidir. Ve de kendine özgü yukarıdaki kriterleri vardır.

İlk olarak 1951 yılında 6 üyeli Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu” (AKÇT) olarak kurulmuş, 1957'de kapsamı genişletilerek Ortak Pazar olarak da anılan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) adı verilmiştir.

1987 yılında ise Avrupa Topluluğu adını alan kuruluş, 1993’te Avrupa’yı tamamen kucaklayan Avrupa Birliği (AB) adını almış ve bugün 28 üyeli bir kuruluştur.

***

Peki, bu raporlarda tam puan almış olsak, AB Türkiye’yi içine alır mı? Almaz.

Çünkü inanç farkı, kültürel fark çok önemli bir nedendir.

Ama yine de bu sorunun cevabını, bu konuda yazdığım bir yazıma da almış olduğum, siyasetin mizah ustası Sayın Demirel’den bir alıntıyla verelim.

Demirel Türkiye'nin AB'ye giriş koşullarını şöyle özetler:

AB'ye girmek isteyenler bir sınava alınıyor.

Bulgaristan sınava giriyor, ‘Atom bombası ne zaman atıldı diye soruyorlar. 1945 diyor. ‘Geçtindeniyor.

Sonra Romanya sınava giriyor. ‘Atom bombası nereye atıldı deniyor. ‘Japonya diyor. ‘Sen de geçtin deniyor.

Türkiye'ye sıra gelince, ‘Atom bombası atıldıktan sonra ölenlerin isimlerini, soyadlarını, doğum yerlerini, mesleklerinisöyle deniyor.”

Demirel’in bu mizahına, Ermeni soykırım iddiasının ve Kıbrıs sorununun AB’ye girebilmenin ön koşulu gösterilmesini de eklersek, AB’ye girmenin zorluğu görülecektir.