Büyük Parka varmadan  sağ taraftaki Pir Baba Çamlığı o zaman mezarlıktı. İçinde iki katlı bir bina vardı. Bu bina boştu. Komser ve Jandarma Komutanı yaptırmış; ancak sonradan mezarlıktan korktukları için taşınmamışlar diye söylenir. Bu mazarlığın ilerisinde uzunca ve çirkin bina da, şehrin ihtiyacı için gerekli olan gazyağı deposu olarak kullanılırdı.

Gazyağı deposunun arkası, bugünkü Vali Konağından itibaren Bahçelievlerin olduğu geniş alanın bir kısmında büyük ve nizami ölçülerde bir futbol sahası vardı. Ben o zaman ilkokul öğrencisi idim. Biz çocuklar bu sahada top oynayamazdık. Bizim top sahamız mahalle aralarındaki boş alanlardı.

Biz o zamanlar harp oyunları oynardık. Herhangi bir bahane ile komşu mahalleye haber gönderirdik. “Şu gün, şu tarlada savaş yapacağız” diye. Her iki mahallenin çocukları toplanır, aramızda bir mesafe bırakılır, kendi koyduğumuz kurallarla, komutanlarımızın emriyle, önceden topladığımız taşlarla harp başlardı. Kalabalık olan taraf galip gelir, doğal olarak diğer taraf kaçardı. Ve sonra da barış yapar, birlikte oynardık. Ayrıca mahalle aralarında Elim Ateş, Aşık, Deşenek, Güvercin Taklası, Ökkel, Dalya, Uzun Eşek... gibi oyunlar bizim vazgeçilmezlerimizdi.

Devlet Hastanesi (bugünkü değil) ve Büyük Park şehrin dışında sayılırdı. Büyük Park yüksek ağaçlar haricinde diz boyu otlarla kaplı, bakımsızdı.

Bir gün, o zamanın Belediye Başkanı Dr. Pertev Kalelioğlu babama teklif etti bu parkın bakımını. Babam doğayı, ağaçları, çiçekleri pek çok severdi çünkü. “Halil Efendi bu parkı sana verelim; hem park kahvesini çalıştır, hem de parkın bakımını yaparak parkı şenlendir” demiş. O zamanlar hava çok soğuk ve rüzgarlı, parka gitme alışkanlığı ve hevesi yok. Olanlar da uzak diye gitmez veya kendi bağına gider, hevesini giderirdi. Hafta sonları bazı memurlar gelirdi bizim kahveye. Buna karşın babam Halil Patır, sırf parka çeki düzen vermek için beş yıl güya Büyük Park kahvesini çalıştırdı. Beş yıl içinde Büyük Park diz boyu otlardan ayıklandı. Bazı ağaçlar dikti. Çorum alkının o zaman kadar hiç görmediği çiçekler getirip, çimento ile çeşitli şekillerde tahtlar oluşturdu. Ayrıca süs havuzları yaptı; etrafını rengarenk çiçeklerle donattı. Beş yıl kahveden pek kazan olmadığı gibi, önceki birikimini bu parka harcayarak yeyip bitirdi. Para bitince de Samsun’da iş bulup Samsun’a taşındık. Ben o yıl ilkokulu bitirmiştim. Ortaokul ve Liseyi Samsun’da okudum.

Bizim beş yıllık kazancımız Çorum’a bir park bırakmak oldu. Benim bugün doğa, ağaç ve çiçek sevmem, babamın bana bıraktığı en büyük mirastır. Nurlar içinde yatsın...”

(Bir Güzel İnsan – Yaşayan Efsane – Dr. Rifat Patır

Kasım-2011-Bahri Güven-Sayfa: 13-20)

ÇAN SAAT

Çorum’un Yazı Çarşı ve Çaygeçe’sini anlatmak için önce Osmancık Caddesi’ni anlatmak gerekir. Bunun için de daha öncelikle Çorum’un simgesi niteliğindeki Çan Saati...

Şehrin simgesidir Çan Saat. Şehrin tam ortasında kurulmuş, etrafı çarşı pazardı. Alış veriş Çan Saatin etrafında yapılır olmuş, zerafeti ile de simgeliğe yakışıyordu.

Şehrin yetiştirdiği, tarihin akışını değiştiren, Yedi Sekiz Hasan Paşa lakabı ile ünlenmiş, Osmanlı tarihinin anlı şanlı paşalarından Hasan Paşa tarafından 1894 tarihinde yaptırılmıştı Çorum Çan Saati.

1940-50’li yıllarda saat kulesi

(SÜRECEK)