Memleketin en mahir ustaları aylarca çalışarak Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın şanına layık; içinden kişilerin rahatlıkla çıkıp ineceği; birçok  kişilerin dolaşabileceği şerefeli; dört yanı uzaktan bakıldığında bile görülebilen büyük saatli; yirmi yedi buçuk metre yüksekliğinde, ülkenin en zarif ve yüksek saat kulesini yaptılar. Üzerine öyle bir çan koydular ki, sesi, yaya iki saatlik uzaktan duyulur oldu. Konan çan her yarım saatte bir “çan” diye vurur, tamlarda da, saat kaç ise o kadar...

Saat Kulesini sarı taşlardan öyle sağlam yaptılar ki, yıllar yılı ne rüzgardan etkilendi, ne de yağmurdan. Bunca yıldır meydana glen  zelzelelerden bir taşı düşmedi. Bir abide gibi dimdik ayakta kaldı. Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın şanına layık abidevari bir kule oldu. Sanıyorum asırlar boyu adını unutturmayacaktır. Çorum Saat Kulesinin çanının, saatin yarımlarında ve tamlarında vururken “çan çan” diye ses çıkarttığı için Çorum halkının “Çan Saat” dediği Saat Kulesi yıllar yılı şehrin simgesi haline gelmiştir.

Saat Kulesinin yapıldığı yılların sonrasında bile herkesin saati yoktu. O zamanlar yalnızca ağalarda bulunan gümüş köstekli cep saatlerinden başka Çan Saat herkesin saati olmuştur. Ağalar bile cep saatlerini Çan Saatin “çan çan” diye vurmasıyla ayar eder oldular. Şehre gelen yabancılar Çan Saatin zarafetine, bunca yıldır bir taşının bile düşmediğine hayranlıkla bakarlar. Bunca esen sert rüzgara karşın, yağmur ve fırtınaya karşın, saat aksamının etkilenmeyişi, saniyesi saniyesine ayarlı çalışması takdire şayandır.

Bugün ile halk kendi kol saatlerini Çan Saatin saatiyle ayar yapar, kentin yabancılarına şehrin cadde ve sokakları Çan saatinden tarif edilir, adresler uldurulur... ‘Bütün yollar Çan Saatine çıkar’ çünkü...

OSMANCIK CADDESİ

Saat kulesinden şehrin kuzeyine dağru bir cadde uzanır. Adı “Osmancık Caddesi”dir. Bu cadde Çorum’un Osmancık kazasına giden tek yoldur. Aynı zamanda Oğuzlar, Kargı kazalarına da giden tek yoldur. Aslında kırklı ellili yıllarda uzun bir sokaktı Osmancık Caddesi. Ve ‘Uzun Sokak’ diye de söylenirdi.

Uzun sokağın uzunluğu iki kilometre kadardır. Bu sokak bir zamanlar kıvrım kıvrım daracıktı. Karşıdan gelen araçlar birbirlerini göremezdi. Saat Kulesi yanındaki Ulu Cami’den başlayarak:

-Sokak Başı

-Tehtalı

-Yazı Çarşı

-Orta Pınar

-Sarılık adı altında bölümlere ayrılırdı. Caddenin her bölümü halk arasında bu isimlerle söylenir, bu isimlerle anılır ve bu isimlerle anlatılırdı.

Yolların toprak olduğu yıllarda, araba araba, kağnı kağnı, aylarca taş çekildi. Getirilen taşlar molozlar halinde yine aylarca kırıldı. Molozlar yola serilerek gazyağı ile çalışan silindir üzerinden geçittirilrek çiğnendi. Sonra sulanıp pekiştirildi. Daha sonraları bu yol “arnavut kaldırımı” denen yola dönüştürüldü. İlerleyen yıllarda aket taşlarla kaplandı. Çok daha sonraları bu yol kamulaştırma çalışmasıyla genişletildi. Şimdi ise asvalttır.

Caddenin toprak ve moloz taşlı oludğu yıllarda cadde daracıktı. İki araç yan yana zor geçerdi. Upuzun bir dehlizi andırırdı. Evler kerpiç duvarlı, yıkık dökük, hemen hemen tamamı denecek kadar tek katlı, kanatlı denen, üzerinde zil düğmesi yerine çeşitli boyut ve şekillerde metal tokmağı bulunan büyük kapılı, avlulu veya bahçeli evlerdi.

1940’lı yıllarda Çorum Ulucami

(SÜRECEK)