“Doğru söyledin Kadir ağa” dedi Tıkı Bekir. “Odun bulsak biz yakacağız. Olmayan odunu nasıl getirelim Muhtar odasına?”

Yanık Yaşar

“Anlaşıldı komşular,” dedi. “Havalar ısınıncaya kadar ya buz gibi odada oturacağız, ya da “halk mektebi”ne bir süre gelemeyeceğiz.”

Kıs kıs güldü bu söze Kambur Kadir.

Muhtar da baktı ki, şakayı ciddiye alıyorlar:

“Yahu komşular,” dedi. “Bazılarınıza da hiç şaka yapmaya gelmiyor açıkçası. Hemen gerçek sanıyorsunuz. Muhtar odası kapanır mı hiç? Kapanmaz. Sobası söner mi? Sönmez. Göl yerinde su eksik olmadığı gibi; Muhtar sobasından yakacak, sofrasından da yiyecek eksik olmaz.”

Bu söz üzerine Tıkı Bekir gibiler derin bir soluk aldılar.

“Oh be!” dediler. “Yoksa nerede oturur, nerede zaman tüketirdik?”

“Yahu,” dedi Cemek Cemal. “Şaka bir yana da, bahar da gelmedi ki sırtımızı ısıtsın.”

Bu söze kahkahayla gülen Gırgır Osman:

“Ne kaldı ki şurada baharın gelmesine canım,” dedi. “Hele biraz daha sabret. Yakındır gelmesi.”

“Sabretmesi mi kaldı be kardeşim!” dedi Cemek Cemal. “ Donuyoruz soğuktan.”

Gözlerini belerten Tıkı Bekir:

“Konuştuğun lafın nereye gittiğinden haberin var mı Cemal?” dedi. “Ayıp olmuyor mu?”

“Hayrola Tıkı, “ dedi Cemek Cemal. “Yanlış bir laf mı ettik sana karşı?”

“Elbet yanlış laf ediyorsun arkadaş” dedi Tıkı Bekir. “Yakışıyor mu sana? Şakanın da bir sınırı vardır.”

“Sana şaka yapan kim be!” dedi Cemek Cemal.

“Şaka yapmıyorsun da, Bahar avradımın senin ağzında işi ne?”

Odada bir sessizlik oldu. Birçoğu bıyık altından gülmeye başlamıştı.

Cemek Cemal:

“İlahi Bekir kardeş,” dedi. “Biz ne diyoruz, sen ne anlıyorsun Allah aşkına!”

Tıkı Bekir sözünen diklendi:

“Ne yanlış anlaması be! Sen resmen laf dokunduruyorsun bana. Bahar avradımın gelip gelmemesi seni ilgilendirir mi? Hem ısıtacaksa benim sırtımı ısıtır Bahar.”

Güldü Cemek Cemal:

“Ulan Tıkı Bekir,” dedi. “Ne saf, ne alıngan adamsın be! Buluttan nem kapıyorsun aslanım!”

Sonra komşularına dönerek:

“Söyleyin komşular, ben Tıkı’ya dokunacak bir şey söyledim mi?”

“Söylemedin,” dedi Gırgır Osman.

“Çok alıngansın be Tıkı!” dedi Muhtar. “Cemal bahar mevsiminin gelmediğinden, havaların ısınmadığından söz ediyor; sen de tutturmuş lafı nerelere çekiyorsun?

“Karın Bahar,” dedi Cemek Cemal. “Bizim anamız, bacımız. Hiç öyle yanlış laf eder miyiz bu kadar milletin içinde ?”

“Siz baharları karıştırdınız,” dedi Kambur Kadir.

Oturanların bir bölümü birbirlerine anlamlıca bakıp gülümsediler. Akılda olmayanı akla getirmişti Tıkı Bekir. Kendisi saf, aklı pek ırağa sarmayan, ufak tefek yapılı, garip yiğit bir adamdı. Karısı Bahar komşu köydendi. Hasta olan babasının yanına gitmişti geçen hafta. Hala da dönmemişti. Bu nedenle asıl sırtı üşüyen Tıkı Bekir’di. Çünkü baharsızdı kaç zamandır.

Cemek Cemal’in bu esprisi köyün gençlerinin diline düştü kısa sürede. Zamanla da deyim haline dönüştü halk arasında.

Gençler arada sırada birbirlerine gırgır olsun diye:

“Bahar da gelmedi ki, sırtımızı ısıtsın!” diyorlar, ardından da gülüyorlardı kahkahayla.