İnsanoğlunun gök, gökyüzü hep dikkatini çekmiştir ve öte yandan merak konusu olmuştur.

Yıldızlar, ay, güneş.

Güneşin doğuşu, batışı; gece ve gündüz nasıl olur...

Giderek bir tanrı düşüncesine varmışlar, Gök Tanrı böyle ortaya çıkmış. Kendilerine göre bir mitoloji yaratmışlar. Gök, yer ve arasında insan yer almakta.

Yerin altı kötülüklerin dünyası olmuş. (Mitolojinin Gücü)

Gün gelmiş bu konularda romanlar yazılmış. Daha önce birtakım mitlerle insan bu yaşamına yanıt vermek istemiş ve yaratmış.

Jules Verne, Aya Seyahat, Bin Bir Günde Dünyaya Seyahat, Denizlerin Dibine Seyahat gibi eserler yazmış.

İnsan zihni, daha doğrusu "insan" denen yaratığın zihni çok enteresan bir şekilde çalışmakta.

Geçmişe doğru uzanıp doğru ve yanlış ayıklanıyor, eğer becerebilirse. Kendisi ile yüzleşebiliyor. Eğer bir travma yaşadı ise bunun bir şekilde üstesinden gelmeye çalışıyor. Öte yandan bugünü düşünüyor. Etrafta olup bitenleri algılamaya gayret edip çıkarım elde ediyor. Bir de öte yandan ileriye doğru uzanıyor.

Düş kuruyor, hayal ediyor ve  bu hayallerin neresinde olduğunu, olabilecek ve olamayacak şeyleri düşünüyor.

Bunlar ne ölçüde gerçekçi ve koşulları elverişliyse bunları ne kadar yapmaya çalışıyor.

Jules Verne'in yazdığı aya seyahat adlı bir roman.

Daha sonra gazete sayfalarında büyük bir merakla okunan "Gökler Hakimi Gordon" adlı çizgi romanda bir insan gökte, yıldızlar arasında geziyor. Başka yıldızlardaki varlıklarla karşılaşıyor ve konuşuyor.

Masallar var, "Binbir Gece Masalları". Halılar üstünde yürüyor, gökyüzünde geziyorlar.

Daha sonra film endüstrisi bu hususlara giriyor. Yıldızlara gidip gelen insanlar oluyor sanal olarak. İnsanın hayal dünyası çok geniş.

Türk filmlerinde de bu konuya el atılıyor.

Dün bir Türk astronotun da bir uzay mekiği ile Florida Cape Kennedy Uzay Üssü'nden bir uzay üssüne fırlatıldığını büyük bir heyecanla izledik. Türkiye saati ile bir hayli geç vakitte verilmesine karşın bütün kanallar bu fırlatmayı verdiler.

Üzerine konuşmalar oldu. Tabii ki bir merak konusu. Orada ne yapıyorlar, nasıl yaşayacaklar, ne yiyecek ve içecekler...

İşbu ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklar?

Türk astronot ile ne gibi deneyler yapacaklar? Bunlar Türk bilim hayatına ne kazandıracak?

Yapılan geniş açıklamalar ve özellikle iki akademisyen tarafından yapılan doyurucu açıklamalar birçok soruya yanıt getirmiş. Alper Gezeravcı ise gittiğinde yapacağı deneyler için hazır vaziyete getirilmiştir.

Öte yandan günde iki saat spor yapması gerekmekte imiş. Gidecekleri ve kalacakları yerde yer çekimi yok, o yüzden ki kaslarını kuvvetlendirmesi gerekiyormuş. Yiyecek ve içecekleri de farklı imiş, buzlanmış.

İnsanın uzay merakı çok eski devirlere uzanıyor. İnsanlığın ilk destanı olan Gılgamış Destanı hakkında yeni bulunan tabletlere göre Mezopotamya'da bulunan şehirlerde Ur, Uruk gibi şehirlerin kralları tanrı gibi imiş.

Öte yandan Zigguratlarda görev yapan rahipler yıldızlardan ve onların hareketinden çıkarımlar yapıp insanlığa sunarlarmış.

Pelin Batu'nun anlatısına göre, yandaki ve/veya yakındaki köyün havasını bilip ona göre tahminlerde bulunurlarmış. (Pelin Batu Astrofizik derslerini New York'ta alır, daha sonra tarih okur. Boğaziçi'nde ders ve seminerler verir.)

Uzay Merkezi'ne gidecek astronotlarımızın yapacağı 13 deneyin Türk bilim hayatına bir hizmet vermesinin yanında gençleri teşvik edeceği gerçeği de büyük bir detaydır.