Türkiye2000’li yılların içinde Türkiye'yi sarsan, yargının yüz karası diyebildiğimiz iki büyük dava olmuştu. Balyoz davası ve Ergenekon davası...

Balyoz davası:

5-7 Mart 2003 tarihlerinde, 1’inci Ordu Karargâhı’nda hükûmeti devirmek amacıyla, Çetin Doğan liderliğinde hazırlandığı iddia edilen askerî darbe planı davası idi.

Temmuz 2010'da İstanbul 10'uncu Ağır ceza Mahkemesi'nde kabul edilmiş, 21 Eylül 2012'de karara bağlanmıştı.

91’i amiral ve general olmak üzere 365 kişi yargılanmış, 34'ü beraat etmiş, 331'i hüküm giymiş ve Yargıtay 9 Ekim 2013'te büyük bölümünü onamıştı.

Ama Anayasa Mahkemesi 18 Haziran 2014 günü “hak ihlali” olduğuna karar vermiş, devam eden yeniden yargılama sürecinde tüm sanıklar beraat etmişti. ***

Ergenekon davası:

12 Haziran 2007'de, Ümraniye'de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunması ile başlamıştı.

İstanbul 13' üncü Ağır Ceza Mahkemesinde 5 Ağustos 2013 günü karara bağlanmıştı.

Tutuklu yargılananların büyük çoğunluğunun 4 yıldan fazla cezaevinde yattığı bu davada, 23 iddianame birleştirilmiş, 66'sı tutuklu 275 sanık yargılanmış, 21 kişi beraat etmiş, 254 kişi hüküm giymişti. Bunlardan 19 kişiye müebbet verilmişti.

İddianamelerin sayfa sayısı 17 bini, ek klasörlerle sayfa sayısı 10 milyonu, dava dosyalarına giren tüm belgelerle 120 milyonu bulmuştu.

Yani Ergenekon davasının hacmi büyütülmüş, içinden çıkılmaz olunmuş, yargılamada gerekli ciddiyet yok edilmiş, güvenirlik tümüyle yitirilmişti.

Sanıkların darbe girişimiyle suçlandığı bu davalar, bir hukuk davası olmanın ötesine geçmiş, Cumhuriyet’le hesaplaşılan bir görüntüye dönüşmüştü.

Ama Anayasa Mahkemesinin “hak ihlali” kararı ile tüm sanıklar salıverilmişti.

***

Evet, ne yazık ki bu ülkede, bir kısım davalar toplum vicdanında büyük yaralar açmıştır. Ve bu yaralar, bugün bile sarılamaz olmuştur.

-27 Mayıs döneminde Mendereslerin idamı...

-12 Mart döneminde Deniz Gezmişlerin idamı...

-12 Eylül döneminde yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren’in idamı...

İşte o gün bu yargılamaları savunanlar, bugün günah çıkarır olmuş, o gün bu idamları savunanlar, bugün vicdan temizler olmuştur.

O gün “Soğuk Savaş” döneminde, rotasından çıkmış siyaset ve toplumsal muhalefet terbiye ediliyordu, bugün Soğuk Savaşın bitmiş olmasıyla ordu dizayn edilir olmuştu.

İşte biz, bu terbiye eden ve dizayn eden iradeyi görmedik, göremedik. Bu gidişle de göreceğimiz yok gibidir.

Oysa ki görünmeyen bu irade okyanusun ötesinde idi.

***

İşte okyanusun ötesindeki o irade, yani ABD:

Soğuk savaş döneminde bu ülkenin dinamik güçlerini Sovyet tehlikesine karşı mevzilendirmişti. Ve de Kemalist değerler ana dokusundan uzaklaştırılmış, Sovyetlere karşı biçimlendirilmişti.

Ama 1991'de Sovyetler dağılmış, “Soğuk Savaş” bitmişti. Artık Sovyetlere karşı donatılmış kadrolar, özellikle kurmay takımı tasfiye edilmeliydi. Gelişebilecek Batı karşıtlığı önlenmeli, NATO'nun yeni konseptine göre Türk Ordusu yeniden dizayn edilmeliydi.

Yani büyük emperyal güç böyle istiyordu. Çünkü İslam Dünyası, özellikle Arap Dünyası ve bölge yeniden dizayn edilmekteydi. İtiraz olmamalıydı.

İşte o gün Balyoz davasının da Ergenekon davasının da hizmeti bu oldu. Çünkü bu davalar, dava değil bir operasyondu. Bu nedenlerle birdenbire toprak altından bombalar, birdenbire bavul dolusu belgeler ortaya çıkar olmuştu.

Ne yazık ki, muhafazakâr değerlerle toplumun büyük desteğini almış AKP iktidarı, o gün bu davaların savcısıyım demiş, bu projenin ülke içinde uygulayıcısı ve kollayıcısı olmuştur. Ve de bir ölçüde, Batı'nın bölgedeki projelerine yardım yapılır olmuştur.

Ve maalesef bu ülkenin yargısı da hukuka ihanet ederek bu projede kullanılmıştır.

***

Ve bugün…

Bu görüntülerin yanında başka görüntüler de oluşuverdi.

Yani ülkemizdeki siyasi fay hatlarının, Türkiye’yi sarsan görüntüleri belirir oldu.

Nitekim 19 Mart 2025 tarihli operasyonla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, ardından tutuklanması ve operasyonların CHP’nin diğer Belediye başkanlarına yönelmesi ve de devam etmesi...

Ve 24 Ekim 2025 günü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında “casusluk” iddiasıyla yeni bir soruşturma, yeni bir dava açılması...

Yani yargının çok da inandırıcı gözükmeyen bu operasyonları, yargıyı çok incitecek ve de yargıyı çok sarsacak gibidir.

Özet olarak ifade edilirse yukarıda anlattığımız yargı olayları gibi, yeni bir yargı faciası yaşanacak gibidir.