AK Parti kurucularından, eski İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın başkanlığını yaptığı Ankara Sosyal Bilimler Vakfı’nın, “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi, Siyaset” başlıklı 2024 değerler araştırmasının analiz sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyorum.
Önce “DEMOKRASİ, LİDER VE KURUMLAR” bölümündeki sorulara verilen yanıtları ele alalım. İnsanlarımızın her dört kişiden yaklaşık üç tanesi (%71.4) demokrasinin en iyi yönetim şekli olduğunda hemfikir. Her beş kişiden biri ise (%20.6) demokratik yönetime karşı olduğunu belirtmiş. Tam da burada kendilerine şu soruyu sormadan edemeyeceğim. Acaba, akıllarından geçen yönetim sisteminde “Ben bu yönetim biçimini beğenmiyorum.” diye açık açık söyleyebilecekler mi? Ayrıca %43.8 gibi azımsanmayacak bir kesim ise ülkemizde demokratik bir yönetimin pek işlemeyeceğine inanıyor. Onlara da şöyle bir anonim sözle yanıt vermek isterim: “Kötü örnekten örnek olmaz.” İnanıyorum ki, gerçek demokrasi ile yönetilen ülkeleri tanıdıklarında bu fikirlerini değiştireceklerdir.
Diğer önemli konu ise liderlik ve liderde aranılan özellikler. Toplumumuz bu konuda ikiye bölünmüş durumda. %50.2’si geniş yetkilerle donatılmış bir lider isterken, %45’7’lik bölüm geniş yetkinin liderde değil, yönetim sisteminde olmasından yana. Bu arada “Ülkemizi krizlerden kurtarmak için, geleneksel değerlerimize dönmek, kararlı liderleri işbaşına getirmek ve zararlı fikirleri yayanları susturmak gereklidir.” cümlesine “evet” diyenlerin oranının %69.2 gibi çok yüksek olması da bana çok ilginç geldi. Çünkü “zararlı fikir” tanımı kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Kısacası bizim toplum tam anlamıyla demokratik bir yönetim yerine biraz totaliter bir rejim istiyor gibi geldi bana. “İstediğimizi elde etmek için bazen diğer milletlere karşı güç kullanmak gerekir.” cümlesine %52.7’lik bir kesimin “evet” demesini de doğrusu yadırgadım. Onlara, “O zaman İsrail’in yaptıklarına niçin karşı çıkıyorsun?” diye sormak gerek. Bilmem yanılıyor muyum?
Halkımızın %82.6 gibi çok büyük çoğunluğu ülkemizdeki tüm göçmenlerin geldikleri ülkeye bakılmaksızın tümünün hemen geri gönderilmesinden yana. Zaten %80.5’lik kesim de hükümetin bu konudaki göçmen politikasının yanlış olduğunu söylüyor. Bu konuda hükümete destek verenlerin oranı ise sadece %14.1’de kalmış.
Araştırmanın -bana göre- en hoşnutluk verici bölümü kadınlar konusundaki sorulara verilen yanıtlar. “Kadınların en iyi yaptığı iş ev hanımlığıdır” cümlesine “hayır” diyenlerin oranı %77.3 gibi çok yüksek. Ama her beş kişiden birisinin (%20.9) halâ kadının yerinin sadece evinin içi olduğu görüşünde olmasını da yabana atmamak gerek. Ayrıca, “Kadının kocasına ve toplumsal geleneklere itaat etmek zorunda kaldığı günler artık geçmişte kalmıştır.” cümlesine %63.9’luk kesimin “evet” diyerek destek vermesi de sevindirici bir oran.
Araştırmanın bana göre en can alıcı sorularından birisi “Türkiye’de mahkemeler bağımsız ve tarafsız şekilde karar veriyor” görüşüne katılıyor musunuz?” sorusuydu. Çünkü bu soruya verilecek yanıtlar Türkiye’deki adalet sisteminin nasıl işlediğini ortaya çıkaracaktı; nitekim çıkardı da. Bu soruya %62.6’lık bir kesimin verdiği “katılmıyorum” yani “Türkiye’de mahkemeler bağımsız ve tarafsız değil” yanıtı, adalet sistemimizin bugünkü durumunun net bir fotoğrafı olmuş. Bu soruya “evet, katılıyorum” diyenlerin oranı ise %28.6’da kalmış. Yani ortalama her dört kişiden üçü mahkemelerin tarafsız karar verdiğine inanmıyor. Hal böyle olunca da, herkes eline silahı alıp kendi adaletini kendi sağlamaya kalkıyor. Gerçekten üzerinde hassasiyetle durulması gereken çok üzücü bir durum.
Son olarak şunu da belirteyim: Araştırmanın önemini artıran etkenlerin başında, AK Parti kurucularından eski İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın başkanlığını yaptığı Ankara Sosyal Bilimler Vakfı tarafından yapılması geliyor. Yani hiç kimse baştaki yönetimi eleştirmek adına taraflı yürütülen bir araştırma olduğunu söyleyemez. Böyle olunca da verilen yanıtların değeri daha da artıyor.
Peki ama “Bu araştırmadan bir sonuç çıkar mı, yani ders alması gerekenler gerekli sonuçları çıkarıp değerlendirirler mi?” diye soracak olursanız hemen yanıtını vereyim. “Evet, ama sadece işlerine gelenleri!”
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Pek az insan başkalarının deneyimlerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır. F. VOLTAİRE
· Gerçek başarısızlar, hatalarını tecrübeleriyle düzeltmeyenlerdir. E. HUBBART
· İnsanlar tecrübeleri nispetinde değil, tecrübelerinden aldıkları dersler nispetinde olgundurlar. B. SHAW
· Kaptanın ustalığı, deniz durgunken anlaşılmaz. ZUKIANOS
· Okul ile hayat arasındaki fark şudur: Okulda, önce dersleri alır, sonra sınava tabi tutulursunuz; hayatta ise önce sınavı yapar, dersinizi sonra alırsınız. T. BODETT
· Yaşlanarak değil, yaşanarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. PEYAMİ SAFA