İda tutamıyor gözyaşını
bağrı delinirken elin araçlarıyla
el için
el için açılıyor yollar
el için kalkıyor kollar
umursamıyor öz varlıklarını kimileri
sayarsak yurttaş hepsi
birilerinde ne dert ne tasa
meclis sıralarında
kahkahayla alkışlarla
el için geçiyor yasa
Akbelen ve Orhanlı köylüleri
göz dikme diyor açlık grevinde
temmuz sıcağında
şiir gibi bir pakta
toprağa serili yatakta
göz dikme
zeytinime toprağıma suyuma havama
meclisin yanı başında
ne yazık ki duymuyor vicdanları takım elbiseli vekillerin
kalkıyor elleri olura
temsilcisiymiş gibi sömürgenin
bırakmış evini barkını
kapısını bacasını
gelmiş başkente
korumaya çalışıyor azalan suyunu
kesilecek zeytin ağacını
düşünerek geleceğini doğduğu yaşadığı toprakların
düşünerek torununu
zeytin mi değerli
maden mi
yatmış açlık grevine
görsün diye duyarlı canlar
duysun diye duymaz kulaklar
bir avuç insan
üç beş yurtsever vekil çırpınırken
sömürge yasası yasalaştı ne yazık ki
zeytin ağaçları kökten sökülecek
cevher cevher maden çekilecek
zehir zıkkım su içilecek
çekilecek toprağın kanı
ida’nın ayazmalarından su içmeyecek kuşlar
ceylanı tilkisi kurdu geçmeyecek ida’dan
uçmayacak kekliği kartalı baykuşu
bir de yağmuru
ida artık çöl yavrusu
sürüngenleri bile terk etti ida’yı akbelen’e doğru
milas’ta bulur mu huzuru
imzaladılar üç sayfalık kağıdı
geride çöle dönmüş bir coğrafya
insanların ağaçların orman sakinlerinin ağıdı